Tebliğ ve iletişim başlığı altında bu yazımızda insanlar arasındaki iletişimi basitçe tanımlayıp, din olarak ne anlamamız gerekiyor ele alacağız. Kur’an’da tebliğ kavramı, insanlarla iletişim kurarak ilahi mesajları insanlara ulaştırmak ve onları bu mesajlar hakkında bilgilendirmek anlamında kullanılmıştır. Yüce Rabbimiz Fussilet Suresi’nde “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve Ben Müslümanlardanım diyen kişiden daha güzel sözlü kim olabilir?” diyerek, böyle yapanları övmüş oluyor. Ne mutlu Allah’ın övgüsüne ve rızasına nail olabilene.  “Allah’a çağırmak” tan maksat, tevhit inancına ve Allah’a itaate davet etmektir. Hz. Peygamber Allah’a davet eden ve Allah’ın iradesine uygun güzel işler yapan ilk Müslüman olduğundan ayetteki övgünün öncelikle onunla ilgili olduğu anlaşılıyor. Ayetin bu şekilde Hz. Peygamberimizin yaptığını devam ettirip sünnetini yerine getiren, her Müslümana hitap ettiğini de kabul etmemiz gerekiyor.

Ayet, kendisini İslami kimlikle Müslüman diye tanıtan kimsenin bu manaya uygun yaşayan salih amel sahibi olması, insanları her şeyden önce güzel ahlâk ve örnek davranışlarla İslam’a davet etmenin önemine ve gerekliliğine de dikkat çekmektedir. Salih amelden kastımız özü sözü bir, Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, ibadetlerini aksatmayan, insanlara iyi davranan, ihlaslı, samimi davranışlarda bulunmaktır. Sözlü ve fiili bu davranışların belli bir usule göre insanlara aktarılmasına, öğretilmesine tebliğ diyoruz.

İletişim ise tebliğden biraz farklı olarak, insanlar arasında gerçekleşen ilişkilerin başta konuşarak, diğer araç ve metotlarla sağlanmasıdır. İletişimde dil ve edebiyat önemli yer tutar. Bazen müzik, şiir iletişim aracı oluverir aramızda. Bazen de jest ve mimiklerimiz anlatır duygularımızı. İletişimi doğuran nedenlere kısaca değinecek olursak, kişilerin ihtiyaçlarını sağlaması için kullandığı araçtır diyebiliriz. İki kişi bir araya geldiği zaman karşılıklı ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini, yapılacak işleri birbirine aktarma, arz etme durumudur. İletişime günümüzde ulaştığı noktadan bakacak olursak, teknolojik yeniliklerin katkısıyla hemen hemen her şeyimizi iletişimle sağlarız, ihtiyaçların karşılanması iletişim yolu ile gerçekleştirdiğimiz tüm faaliyetlerimizdir diyebiliriz.  

İletişim ve tebliği daha iyi anlayacağımız kavramlara göz atalım. Kuran’ı Kerim’de haber ve mesajı “Tebliğ et”, “İlet”, “Çağır”, “Söyle”, “Haber ver”, “Bildir”, “Anlat”, “Öğüt ver”, “Selam ver” gibi kelimelerle bildirmektedir.

VAHİY; Allah (CC) mesajını, vahiy meleği Cebrail (AS) ile peygamberlere ulaştırmasıdır. Vahiy Allah’tan bizlere ulaşmış ayetlerdir. Kur’an’ın ortaya koyduğu ve gerçekleştirdiği iletişim çok yönlüdür, hakka ve hakikate bağlı, barış ve iyiliğe yönelik bir iletişimdir. Kur’an, yeryüzünde fesadı ve bozgunculuğu kaldırmayı, sürekli ve istikrarlı bir sosyal barış ortamını kurmayı amaçlar. Bunun da ancak sağlıklı bir iletişim düzeni ile mümkün olabileceğini vurgular. İnsanlık Allah’tan gelen ayetlerle yaşam boyu ihtiyacı olan doğru ve gerçek bilgiye ulaşmış olur.  Vahiy bilginin kaynağı olan Rabbimizden gelen mesajdır.

Müşrikler Efendimiz Muhammed (SAV)’i yalanlamak adına, Allah’tan haber getirdiğini söylüyorsun ya büyülendiysen, sana onu getirdiğini söyleyen melek seni kandırıyorsa gibi sözlerle reddediyorlardı. Bu sözler üzere Vakia Suresi nazil oldu. Kuran’ın Allah tarafından indirildiği, Onu getiren vahiy meleği Cebrail (AS)’in sadık olduğu, ayeti değiştirmeden, aynı söz ile peygambere bildirdiği ve Allah’ın ayetlerinin küçümsenmeyeceğini anlamına gelen ayetler indi. İlgili ayetler “77- O, elbette değerli bir Kur’an’dır. 78- (Aslı) Korunmuş bir kitaptadır. 79- Ona ancak tertemiz olanlar (melekler) dokunabilir. 80- O, âlemlerin rabbinden indirilmiştir. 81- Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz.”  

79.ayeti “Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir” gusülsüz ve abdestsiz dokunulmayacağı manasında açıklayanlar da olmuştur. Bu ayetle; maddi ve manevi kirlerden arınmayanlar, şehvani ve şeytani fikirlerden kurtulamayanlar, Onun hakikatine ulaşamayacağı ve Kur’an’ın mesajını kavrayamayacağı şeklinde açıklanmıştır.

AKIL; Allah’ın bize verdiği en önemli nimet, bizi diğer yaratılandan üstün kılan, Kendisini tanıma da ve vahyi okumak için kullandığımız özelliğimizdir. Kuran’ı Kerim’de Onu anlamamız için kullanılan kelimeler, “Ayetlerini sizlere gösterir ki akledesiniz. Akletmez misiniz? Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (bu özelliklerinden dolayı) akletmezler. Halen akletmeyecek misiniz? Ne de az düşünürsünüz? Anlayasınız diye Allah ayetlerini size böyle açıklıyor. Halen işitmeyecek misiniz, görmeyecek misiniz, şükretmeyecek misiniz?

DİL, EDEBİYAT; Kur’an’da kullanılan dil formlarını (kalıpları) sözel ve sözsüz dil formları olarak ikiye ayırarak, sözel dil formlarında teşbihi dil, tenzihi dil, temsili dil, mecazi dil ve tasviri dil; sözsüz dil formlarından da beden dili, kılık-kıyafet dili, koku dili gibi farklı kavramlar karşımıza çıkar. İnsan için tebliğ, muhatabın zihninde, mesajın anlaşılma ve algılanma gayretinin ilk faaliyetidir. Edebiyat sözü anlaşılır kılma, güzelleştirme, muhatabının seviyesine indirme gibi metotları ortaya koyma becerisidir. Bir mesaj, bir bilgi muhatap tarafından doğru olarak anlaşılmış ve algılanmışsa ona ulaşmış demektir.

Kur’an’da davet kelimesi altı ayette geçmekte olup aynı kökten değişik türevleri iki yüz beş defa kullanılmıştır. Bu kullanımlarında en çok öne çıkan, çağrı anlamıdır. İletişim açısından tebliğ ve davet, amaç açısından her türlü mesajı insanlara ulaştırma gayreti gösteren kavramlardır. Ancak bu kavramlar arasında amaç ve gaye birlikteliği olsa da, Kur’an’da aynı anlamda kullanıldığı söylenemez. Tebliğ ve davet, birbirini takip eden faaliyetler olmakla birlikte öncelik sonralık bakımından derece ve bazı metot farklılıkları vardır. Tebliğ, konuya ilk defa muhatap olanlar için sadece bir bilgilendirme, bilgiyi ve mesajı ulaştırma, insanda bir bilinç uyandırmayı ifade ederken; davet, bunların benimsetilmesi ve davranışa dönüştürülmesi için gösterilen daha özel çabayı ifade etmektedir.

Kur’an’da nasihat kelimesi isim ve fiil şeklinde türevleriyle birlikte on iki ayette geçmektedir.  Bu kullanımlarda dikkat çeken nasihat ve tebliğ kavramlarının gerek amaçları gerekse konu ve metotları bakımından ortak özelliklere sahip olmasıdır. Genellikle tebliğ ve nasihat kavramları aynı ayette birlikte kullanılmaktadır. Allah nazarında İnanan insanların iletişim alanı bütün insanlıktır. Müslümanların sorumluluğu hiçbir maddi karşılık beklemeden Allah rızası için ilahi hakikatleri insanlara ulaştırma yöntem ve imkânlarını geliştirme gayreti olmalıdır.

Ortak değerler, tekrar ilkesi, mukayese ilkesi, tedriç (aşamalı) ilkesi. Kur’an’daki iletişim metotlarını ise Öğüt verme, Kıssa Metodu, Tartışma Metodu, Soru-Cevap metodu başlıkları altında incelemektedir

• Bilgilendirme ve öğretme
• İletişim ve haberleşmeyi sağlama
• İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma
• Hakk’a ve hayra yönelik kamuoyu oluşturma

İletişim sürecini anlatırken, iletişimin önündeki engelleri Kur’an’da İnsanın Olumsuz Vasıfları (zayıflık, acelecilik, kibir, hırs, haset ve cimrilik, nankörlük, zalimlik, unutkanlık), Dil Engelleri, Ön Yargı, Etkin Dinlememe ve Mesajın Tahrifi konu başlıkları altında değerlendirmektedir.

Nasibimize olanı almak duasıyla Allah’a emanet olunuz.