Terör örgütü PKK, kendini feshettiğini duyurdu.
Kulağa umut verici geliyor, değil mi?
Ama durun… Gerçekten feshetti mi?
Yoksa bir pazarlığın perde arkasındaki sessiz imzası mı atıldı?
Daha da önemlisi, silah bıraktı mı? Ya da neyin karşılığında bıraktı?
Bu sorular kafamızda dönüp dururken, süreç aslında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı dikkat çekici açıklamayla başlamıştı. Bahçeli şöyle demişti:
“... ‘Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz.’ diyenlere de sesleniyorum. Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”
Bu açıklamalar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Ardından hemen hemen her siyasi parti destek açıklaması yaptı. Ancak İYİ Parti, Zafer Partisi ve Kutlu Parti gibi milliyetçi çizgideki partiler, bu oyunu erkenden fark etti.
Derken terör örgütü PKK’dan dikkat çekici bir bildiri geldi.
Sözde fesih ilanıydı bu. Ama satır aralarına bakınca karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyordu.
PKK, hiçbir talepte bulunmadan kendini fesheder mi?
Bunu gerçekten düşünen varsa, onlara bir sorum var: Aklî melekeleriniz yerinde mi?
Terör örgütünün yıllardır sürdürdüğü mücadele (!) yalnızca silah üzerinden değil, aynı zamanda anayasal düzeni değiştirme çabasıyla da ilerliyor. DEM Parti’nin geçmişte İmralı ile yaptığı görüşmelerde hep aynı talepler vardı: Demokratik zemin, anayasa değişikliği, etnik kimliklerin tanınması…
Hatta bu taleplerin birinde, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a, “Artık top sizde.” denildi. Bakan Tunç da bu ifadelere net bir yanıt verdi:
“Biz top mu oynuyoruz?”
Bu bile, işin aslında siyasi bir boyutunun olduğunu gözler önüne seriyor.
Peki, örgüt yayımladığı bildiride ne diyor?
Size metinden bir cümle aktarayım:
“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.”
Bu sözler, sıradan birkaç cümle mi sizce?
Türkiye, bu metni ciddiye alarak fesih bildirisi olarak kabul ederse, dolaylı yoldan bu iddiaları da kabul etmiş olmaz mı?
Kimi çevreler, “Yok canım, siyaseten öyle yazılmıştır.” diyecektir.
Ancak uluslararası kamuoyu böyle bakmaz. Sen bu bildiriyi tanıdığını ifade ettiğinde, içeriğini de peşinen kabul etmiş olursun.
Üstelik bu bildiri, Türkiye’yi sözde “Kürtlere soykırım uygulamakla” suçluyor.
Bu iddia, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetini hedef alıyor.
Peki, PKK gerçekten neyin karşılığında feshini duyurdu?
Benim kanaatim açık: Anayasa değişiklikleri, Türklük tanımının çıkarılması, demokratikleşme adı altında Türkiye’nin temel değerlerinin sulandırılması ve milli birliğin zayıflatılması…
Aynı oyun; Irak’ta, Suriye’de ve başka bölgelerde sahnelendi. Şimdi Türkiye’ye mi sıra geldi?
Yazık… Bu gidişatı görememek büyük bir hayal kırıklığı.
Yazılacak çok şey var, biliyorum. Ama bazen insanın ne eli yazmaya, ne de dili konuşmaya varıyor.
Kalın sağlıcakla.