Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Başlıklarımız farklıda olsa son yazılarımızda genel olarak Filistin olaylarının değerlendirmesini yapıyorduk. Yahudiler hakkında inmiş ayetlerden onları nasıl tanımalıyız ve onlarla olan ilişkilerimiz nasıl olmalı şeklindeydi. Bakış açımızın nasıl olması, dünya kamuoyu gelişmeleri nasıl değerlendiriyor ve çözüm olarak neler yapabiliriz, değerlendirmiştik. Yapmış olduğumuz değerlendirmelerde Siyonist İsrail’in dünya kamuoyunu maniple ederek yanılttığını ifade etmiştik. Gerçekleri gizleyerek algı ile haklı oldukları yönünde yalan haberleri nasıl yaydıklarını, onlara destek veren ülkeleri nasıl yanlarında tuttuklarını yazmıştık. Yapmış olduğumuz değerlendirmelerin doğruluğu ortaya çıkmaya başladı hamdolsun. Bir buçuk aydır yapılan savaşın ortaya koyduğu gerçekleri, İslami Direniş Hareketi Lideri Halid Meşal’in yaptığı basın açıklaması ile anlıyoruz.
Açıklamanın çevrilmiş metni;
“7 Ekim bizi gerçeklere geri döndürdü.
İşgal ordusunu 7 Ekim'de yenilgiye uğrattık, sahada da yenmeye devam ediyoruz, terörist Siyonist işgal buna sivilleri, kadınları ve çocukları hedef alarak karşılık veriyor.
Direniş savaşın her cephesinde ustalıkla direniyor, düşman kayıplarını gizliyor ve gömdüğü her cesette devletinin devamı hayalinin bir parçası gömülü.
Direniş ve Kassam Tugayları karşısında sahada aldıkları yenilgilere karşılık yarısı kadın, üçte biri çocuk 12 binden fazla şehidimizi sadist intikam suçlarında kaybettik.
Gazze'ye sempati duymak, üzüntüyü, acıyı dile getirmek yeterli değil, artık kazanmak, destek olmak, Filistin topraklarında ve özellikle Gazze'de kardeşlerinizin yanında olmak bir görevdir.
Dünya insanlığını, değerlerini, ahlâkını kaybetti!
7 Ekim ile Çatışmanın özüne, Filistin meselesinin ruhuna döndük, Batı dünyasının tiranları bunu unutmaya çalıştı, bazı Araplar ve Müslümanlar bunu bilerek ve bilmeyerek görmezden geldi, bazıları da buna ihanet etti.
Bazıları ise bunu ayrıntılara dönüştürdü veya Filistin meselesinin çıkarlarıyla çatışan kendi çıkarlarını öne aldı.
Kassam kahramanları ve elit güçler bizi gerçeklere döndürerek, işgal edilmiş bir Filistin ve haksız saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu, “İsrail’in” hiçbir meşruiyeti olmayan gaspçı bir varlık olduğunu hatırlattı ve biz de bunu yaptık.
İşgalin siyasi ve askeri açıdan neredeyse tam kontrol altına aldığı Kudüs önündeki sorumluluğumuzu yeniden gündeme getirdi.
Kassam Tugaylarındaki kardeşleriniz, milletimizi çaresiz görünce 17 yıldır kuşatma altında olan Gazze'den Mescid-i Aksa'ya ayağa kalktılar.
El Kassam Tugayları 44 gün boyunca vatanında toprakları, Kudüs'ü, kutsal mekânları ve halkımızın haklarını savunan ve geri dönüş arayışında olan direnişin ve gerçek cihadın büyük bir imajını ortaya koydu. Siyonist hapishanelerindeki mahkûmlar ve dünya ülkelerindeki mülteciler de ayrıca ele alınmalıdır.
İşgal, bu savaşın ikinci bağımsızlık savaşı olduğunu söylüyor, biz de onlara sömürge mandanızın sona erdiğini, bu savaşın sonunuzun başlangıcı olduğunu söylüyoruz.
1000 seçkin Kassam savaşçısı, Siyonist ordusundaki Gazze tümenini mağlup ederek bu işgalin yenilgiye uğratılabilir olduğunu ve buna giden yolun yalvarmak, yalvarmak, müzakere etmek veya zayıflık değil, cihat ve direniş olduğunu kanıtladı.
Direnişimiz doğuştan gelen bir hakka ve iyi düşünülmüş bir siyasi vizyona dayanmaktadır ve Allah'ın izniyle 44 gün geçmesine rağmen işgal güçleri kahramanca direnişimizi kırmayı başaramamıştır.”