Haksız yere bir insanı öldürmek mi, yoksa o insanı gavur etmek mi daha kötüdür?

İkisi de kötüdür, ikisi de büyük günahtır.

İki büyüğün biri diğerinden daha büyük olmalı değil mi?

O zaman bu kararı, insanı yaratan, yaşatan ve yönetene soralım.

Rabbimiz,

“Bundan dolayı İsrail oğullarına şöyle yazdık: “Kim, adam öldürmeyen, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir adamı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibidir.

Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Bundan sonra da onlardan birçoğu yeryüzünde aşırı gittiler” buyurur. (Maide Sûresi, ayet 5/32)

“Ceza Hukuku” isimli kitabın yazarı Profesör Dr. Reşat D. Tesal, eserinin baş tarafına Kur’an-ı Kerim’den Maide Sûresi’nin 32’nci bu ayetinin Arapçasının bir bölümünü aldıktan sonra manasını da , “İslamlığın, bir kişinin öldürülmesi suçunu bütün topluma karşı işlenmiş saydığı, yine bir kişiyi ölümden kurtaranın toplumun tümünü kurtarmış addeylediği anlaşılmaktadır” dedikten sonra not düşmüş ve Kur’an’ın 1929 tarihli Fransızca çevirisine Montet’in “böyle bir sosyal anlayışa diğer kutsal kitaplarda rastlanmadığına işaret ettiğini” söyler.

Sayın Profesör Dr. Reşat Bey de, “Böylesine sosyal bir hukuk anlayışına ulaşan şeriat... diye devam eder. (Ceza Hukuku İ.İ.T.İ.A. N. Sayar Vakfı Yay. 1979)

Sevgili Peygamberimiz de, “Müslüman bir insanın öldürülmesinden, (insansız bir) dünyanın yok olması Allah katında daha ehvendir” buyurmuş. (Tirmizi, Diyat 5, İbni Mace, Diyat, 1) Bu imanla büyüyen İmam-ı Gazali’nin hocası, İmam-ül Harameyn-el Cüveyni (H. 419-478)

 “Dünya malının tamamı, bir damla kanla tartılsa dünya, bir damla kana denk olmaz” der. (el-Ğıyasi s. 256)

Aynı ma’nayı İmam Gazali de el-Müstasfa 1/314’te tekrarlamış.

Aynı kültürden sulanan Mehmet Akif Ersoy merhum da: “Bütün dünya için bir damla kan çoktur” diyorlar, sen,

Şu ma’sum ümmetin seller akıttın hûn-i pâkinden” deyivermiş.

Sevgili Peygamberimiz, sağlığında Türkiye topraklarının iki buçuk katı toprak fethetmiş ama iki taraftan harp meydanında ölenlerin sayısı 240’ı geçmemiş. (Bak: Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Hz. Muhammed’in Savaşları, s. 11)

Sevgili Peygamberimiz, Medine’de iken Abdullah bin Cahş komutasında sekiz kişilik bir keşif kolu, Mekkeli kişilerle karşılaşırlar ve yetkili olmamalarına rağmen saldırıp birini öldürürler ve diğerleri de kaçarlar. Mekkeliler, bunu bahane ederek, “Muhammed haram ayda da adam öldürdü” diye yayarlar. Bunun üzerine Rabbimiz şu ayeti indirir:

“Sana haram ayından, (Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem), ondaki savaşı sorarlar. De ki: “Onda savaşmak büyük (günah)tır. Allah yolundan alıkoymak, O’nu inkâr etmek, Mescid-i Haram’a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günah)tır. Fitne (zorla İslam dininden döndürmeye çalışmak) öldürmeden de büyük/beterdir. Eğer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden kim dininden döner ve o, kâfir olarak ölürse onların yaptıkları dünya ve ahirette boşa gitmiştir. Onlar ateşin yâranıdırlar ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara Sûresi, ayet 2/217)

Bu ayette, “Fitne (zorla İslam dininden döndürmeye çalışmak) öldürmekten de büyük/beterdir” buyurduğu gibi, Bakara Sûresi ayet 2/191’de “Fitne (zorla İslam dininden döndürmeye çalışmak) öldürmekten de şiddetli/beterdir” buyurur.

Yani bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir ama bir insanı dinden döndürmek en büyük ve en şiddetli beter bir günahtır, cinayettir.

Çünkü öldürülenler, Müslüman veya kâfir bile olsalar, “ecel değişmez” kıstasına/kriterine göre kaybettiği bir şey yok.

Ama bir insanı kâfir yapmak hem kendini, yani kâfir yapanı hem de kâfir olanı ebedi olarak cehenneme mahkûm etmiş olur ki, buna denk bir günah yoktur.

Onun için Rabbimiz, insanları kâfir yapanlara azap edileceğini:

“Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’mine kadınlara işkence ederek dinden döndürmeye çalışanlar, sonra tevbe etmeyenler için cehennem azabı vardır. Onlar için yakıcı bir azap vardır” şeklinde haber verir. (Büruc Sûresi, ayet 85/10)

Ve biz de her gün beş vakitte, kırk defa “Ğayri’l-mağdubi aleyhim ve le’d-dallin/Allah’ın gazabına uğrayan Yahudilerle, sapan ve saptıran Hıristiyanların yolunu istemeyiz” diye dua ederiz.

Ama her ne ise dünyayı kana bulayan Batılıların kanunlarında, insanları kâfir etmenin cezası olmadığı gibi, dinden döndürenler, dini yaşamaya çalışanların beynine, kendi kursaklarında ürettikleri salgılarıyla beyin pisleme odaları kuranlar, ülkelerin en saygın insanı olarak takdim edilirler.

Mevlana, Mesnevi’sinde,

“Ey, tenini beslemek için ruhunu yakan, ruhunu yakarsan ten de yanar” (Mevlana, Mesnevi beyit no: 1717)

Bizim işimiz, yaşatmaktır.