Şehir hayatının bizlere kaybettirdiği en güzel hasletlerimizden biri de komşuluk hukukudur. Ülkemizin güzel insanları aile hukukuna, arkadaşlık hukukuna özen gösterdiği gibi komşuluk hukukuna da özen göstermişlerdir. Anadolu toplumunun güzel insanları, birbirinin derdi ile dertlenir, en sıkıntılı ve en güzel anlarında hep beraber olurlardı.

Komşuluk hukuku atasözlerimize dahi yansımıştır.

“Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”

“Ev alma, komşu al.”

“Komşu ekmeği komşuya borçtur.”

“Gülme komşuna gelir başına”

Yine aynı şekilde öyle güzel hasletlerimiz vardı ki şehir hayatında keşke devam etse demekten insan kendini alamıyor.

Örneğin ne zaman bir düğün merasimi düzenlense hanımlar hep beraber olur, düğün yemeklerini el birliği ile beraber pişirirlerdi. Bir evde cenaze olduğunda günlerce o evde yemek pişirilmezdi. Köylerde imece denen sistemle tarlalar el birliğiyle sürülür, mahsuller beraber toplanırdı. Kadınlar birbirinin dert ortağı, beyler birbirinin en yakın dostu olurdu. Ne zaman bir kaza bela olsa önce komşular birbirinin yardımına koşardı.

Şehir hayatıyla, büyük sitelerde, rezidanslarda üzülerek görüyoruz ki insanlar birbirini dahi tanımaz hale geldi. Birbirlerine selam vermez oldu. Öyle üzücü şeyler duyuyoruz ki bir düğün, bir cenaze olsa komşuların birbirinden haberi olmuyor.

Hz. Peygamber efendimiz komşuluk hukuku ile ilgili bizlere çok ciddi uyarılarda bulunuyor.

İbni Ömer ve Aişe (Allah Onlardan razı olsun)’den bildirildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Bu sıkı tavsiyeden neredeyse komşuyu komşuya varis kılacağını zannettim.” (Buhari, Edeb 28, Müslim, Birr 140)

Yine başka bir Hadisi Şerifte,

Ebu Hüreyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet olunduğuna göre peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in üç defa : “Vallahi iman etmiş olmaz”, dediğini işittim.

-Ya Rasulallah kim iman etmiş olmaz diye sordular.

-Yapacağı fenalıktan komşusu emin olmayan kimselerdir, buyurdu. (Buhari, Edeb 29, Müslim, İman 73)

* Müslim’in diğer bir rivayeti ise şöyledir:

“Komşusu zararından emin olmayan kimse cennete giremez.” (Müslim, İman 73)

Bu Hadisi Şeriflerden anlıyoruz ki komşuluk hukuku sadece gelenek göreneklerle sınırlandırabileceğimiz bir mesele değildir. İman, inanç meselesidir. Bir Müslüman asla bir komşusuna zarar vermeyi düşünemez. Çok basit olaylarda onlarla münakaşa edemez. Birbiriyle araç parkı, çocukların gürültüsü gibi basit meselelerle ciddi münakaşaların yaşandığı haberlere dahi yansımaktadır. 

Bizler yeniden komşuluk hukukunu bina etmeliyiz. Birbirimize omuz vermeli, birbirimizi tanımalı, birbirimizin dert ortağı olmalıyız. Hz. Peygamber efendimizin komşuluk hakkındaki bir Hadisi Şerifi ile bugünkü yazımızı sonlandıralım.

Ebu Şüreyh el-Huzâî (Allah Ondan razı olsun)’den bildirildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin, Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin, Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse mutlaka faydalı söz söylesin veya sussun.” (Müslim, İman 77)