Bir Müslüman tercih ettiği inanç ile Allah katında özeldir ve seçilmiştir. Yeryüzünde bulunan milyarlarca insan arasında seçkindir. Tercihi bakımından.
Bir Müslüman’ın özelliği bağlı bulunduğu Peygamberin yaşama biçimi, ilkeleri, önerileri, ahlâkıyla olan bütünlüğüdür. Bir Müslüman yaşama tarzını hem ilâhî olana hem de peygamberine sünnetine uygun olmasını önemser. Aynıyla bunu yaşamaya bakar.
Siyaset yapma da bir Müslüman’ın hayat tarzını oluşturur. Bu da özellikle Peygamberin ilkeleri ve ahlâkıyla özdeşleştirir.
Günümüz siyasal tutumu insanları özünden koparan, çıkarını düşünen, kendi beni için salt siyaset yapan bir alan olunca bununla İslâm inanç ve ahlâkından uzaklaşmış olur. Tercihini o çıkarından yana yapmış olur.
Bir Müslüman neyse odur, ahlâkıyla, tutumu ve davranışlarıyla. Güven veren bir anlayış üzerine olmasıyla ancak hakiki bir Müslüman olma özelliğine sahip olunmuş olur. Bir Müslüman pragmatist olamaz, çıkarlarının yönüne doğru hareket edemez. Hem kendisine hem de Müslümanlara zarar vermeyecek bir hayat anlayışı içinde olursa insanlarda karşılık bulur.
Müslümanların yaşama biçimini geçmişten bugüne geçişi nasıl sağlanabilir, nasıl yeni bir dil bağı kurulur, bugünün Müslümanları bugünün insanına nasıl örnek olabilir konulu bir seri yazı yayımladık.
Fütüvvet, lonca, ahi kardeşler arasında ahlâkî güven vermeyen insanlar bulundukları ortamdan dışlanırlar. Bu yazı serisindeki amacımız da ahlâkî bir duruş ile İslâm ahlâkına uyum içinde olmayanların bir bakıma toplumdan dışlanmaları gerektiğinin bir göstergesiydi.
Müslümanlar öncelikleri kendi içlerinde bir ayıklama yapmak zorunda. Yalancı, pragmatist, çıkarcı, bencil kimseler ve ortamlardan öncelikle kişinin kendisinin çıkmazı, uzaklaşması gerektiğidir. Bugün ise siyasal pragmatizm insanları kendileri gibi çok yüzlü hâle getirdi. Bir lider ahlâkî tutumu, davranışı ve ilkeleri, sevgi ve merhamet, himaye edici bağlamında da İslâm’ın özüne sadık olmalı. Koşullara göre dün böyle, bugün böyle, yarın da öyle olacağım düşüncesi insanı inandırıcı olmaktan çıkarır.
Liderler öncülerdir. Kitlere onların davranışlarına, sözlerine ve eylemlerine bakarlar, etkilenirler. Hem olumlu hem de olumsuz.
İnsanların bugünün siyasal ortamından fazlasıyla etkilendikleri ortada. Saldırgan, hakaret eden, aşağılayan, gururlanan, kibirlenen tiplere dönüşüyorlar. Kendilerine rakip, ya da karşıt gördüklerine çok rahat iftira atabiliyor, hakaret edebiliyorlar. Dün yapılanları kendilerine doğru olarak görenler bugün onun tam tersini de görebiliyorlar. Geçmişte hiç de yanlış yapmadıklarını düşününler bu yanılışlar su yüzüne çıkınca ya da siyasa insanları kendilerine göre farklı bir tutuma bürününce onlar da rüzgârgülleri gibi bir o yana bir bu yana dönebiliyorlar.
Müslümanların tek örneği vardır, o da Peygamberdir. Peygamberimiz hayatı boyunca hiçbir zaman ilkelerinden ödün vermemiştir. O hep doğru iyi ve güzel olan üzere olmuştur. Çünkü O “Güzel ahlâkı tamamlamaya gelmiş” bir elçidir.
Müslümanlar ne zaman Peygamber ahlâkıyla, yaşama tarzıyla özdeşleşecekler?
İnsanların alabildiğine savrulduğu şu zamanda onlara kim ve nasıl örnek olabilecek. Nefret ettirici dilleri ve tutumlarıyla mı, söz ve davranışlarıyla olan güvensizlikleriyle mi? İnsanları Müslümanlardan uzaklaştıran hırçınlıkları ve kavgalarıyla mı?
O zaman Müslümanlar bir tercihte bulunmak zorunda. Peygamberin ve İslâm inancının ahlâkıyla kendisini donanımlı hâle getirmeli. Bu, onun bir görevidir.
Müslüman’ın en büyük cihadı ahlâkîdir. Ahlâkı olmayanın cihadından söz edilemez. Başkalarını inandırmak ikna etmek bugünkü tutumla aldatıcıdır. Kendisi ahlâklı olmayınca cihattan ve tebliğden söz etmesin. Cihada önce kendi nefsinden başlamalı ve ahlâklı olmalı.