İki ilimiz hariç deprem bölgesinde enkaz arama çalışmaları sonuçlanmış, enkaz kaldırmaya hız verilmiş iken, Malatya’da yaşanan 5,6’lık depremin ardından 25 bina yıkılırken bir kişi hayatını kaybetti, 110 kişi yaralandı. Bu hatırlatmanın ardından söz konusu son depremin gazete sayfalarında nasıl yer aldığına temas etmek istiyorum. Genellikle olay “5,6 bile öldürdü” ya da “5,6 bile can aldı” başlıkları altında verilirken ilk iki depremin ardından yaşanan telaş ve panik, yerini giderek sükunete bırakırken son Malatya depremi, bazı gazetelerde, “Panik geri döndü” şeklinde verildi. Maksadım gazetelerin son Malatya depremini nasıl değerlendirmelerini aktarmaktan ziyade beklenen bir olayın meydana gelişi karşısında toplumda beklenenden daha büyük bir panik havasının ortaya çıkmasına dikkat çekmeye çalışıyorum.
Bu köşede 20 gündür deprem ile ilgili yazılar yazıyor, bundan önceki depremlerde yaşandığı gibi bunda da yaşanan acıların kısa sürede unutulmaya terk edilmemesi, yaşanan acılardan ders almamız gerektiğine vurgu yapıyorum. Çünkü yaşananlardan ders almamak geleceğe dönük yeni uygulamaların hayata geçmesini, geçirilmesini engelliyor. Böyle olunca da bir yeni deprem eskisine göre daha büyük tahribata ve can kaybına sebep oluyor. Söz gelimi Gölcük depreminde hayatını kaybedenlerin sayısı 20 bin civarında iken bu defa can kaybımız yaklaşık 45 bine ulaştı. Genellikle bu son depremin tahribatının böylesine yüksek oluşu konusunda imar yasa ve yönetmeliğinin uygulanmasında titiz davranılmamış olması ile izah edildi. Elbette bunda gerçeklik payı vardı. Çünkü son depremin ardından yapılan tartışmalarda binaların yapımı sırasında kullanılan malzemelerin yasa ve yönetmeliklere uygun nitelikte olmadıkları tespiti ile karşılaştık.
Hemen belirteyim ki, yasalar ne kadar mükemmel yapılmış olursa olsun, uygulamada gereken hassasiyet gösterilmediği takdirde istenen sonucun alınması mümkün olmuyor. Öyle olunca toplumsal düzeni sağlamak için hazırlanan yasalar ne kadar mükemmel olursa olsun bundan istenen sonucun alınabilmesi için uygulamanın tam olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Sadece deprem konusunda değil, hayatın her alanında yasal düzenlemelerin uygulanmasında bir süre sonra bir gevşeme ortaya çıkıyor.
Bunda tek bir suçlu aramanın derde derman olmayacağını sanıyorum söylemeye bile gerek yok. Çünkü uygulamalarda pek çok sorumlu var. Bu sorumlulardan sadece bir teki bile olayı ciddiye almadığında tüm düzenlemeler kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm oluyor. Malatya depreminin ardından özellikle son günlerde yapılan açıklamalarda hasarlı binalara kesinlikle girilmemesi, yakınından geçilmemesi uyarısında bulunuluyor. Hem üst yöneticiler bu uyarıyı yapıyor olmalarına rağmen 5,6’lık depremde onlarca yaralı ve bir insanımızın hayatını kaybetmesi karşısında söylenecek söz toplumsal vurdumduymazlığın bir görüntüsü olsa gerektir. Kısacası sadece yöneticilerin sorunları tespit etmesi ve gerekli tedbirleri almaları ortaya çıkacakları önlemeye yetmiyor. Alınan önlemlere uyma konusunda bir toplumsal titizliğin oluşturulması da gerekiyor. Kısacası yasalara ve kurallara uyulmasının sağlanması hususunda yöneticilerin titiz davranması gerekiyor. Yoksa her depremin ardından bir süre yaşadığımız acıları dile getirip bir süre sonra unutulmaya terk etmeyi sürdürürsek ömrümüzü şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yaşadığımız acılar artarak devam edecektir.