CHP’de gözler, 15 Eylül’de görülecek kurultay davasına çevrildi. Ana muhalefet partisinin geleceğini etkileme potansiyeline sahip bu dava, yalnızca CHP’liler değil, iktidar kulislerinde de yakından takip ediliyor.

Gazeteci Nuray Babacan, Nefes gazetesindeki köşesinde, AKP kulislerinden yansıyan dikkat çekici değerlendirmeleri aktardı. Babacan’ın yazısında öne çıkan başlık, iktidar cephesinde olumsuz bir karar beklentisi olmaması oldu. Ancak İstanbul İl Kongresi’ne dair hazırlanan iddianameye yönelik “zorlama” yorumları yapıldığı da belirtildi.

AKP kulislerinde “19 Mart” endişesi

Nuray Babacan’ın aktardığına göre, AKP içerisinde bazı isimler 15 Eylül’deki CHP kurultay davasına “ekonomi üzerinden” yaklaşıyor.

Özellikle 19 Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelik siyasi operasyonun ekonomiye yarattığı darbe hatırlatılıyor. Aynı hatanın tekrarlanmasının Türkiye ekonomisi üzerinde daha ağır sonuçlar doğurabileceği vurgulanıyor.

Kulislerde dile getirilen yorumlara göre:
Ekonomi göstergeler zorlanarak rayına oturtulmaya çalışırken, ana muhalefet partisini kapatma anlamına gelecek bir adım ekonomiyi yerle bir eder. Bir 19 Mart darbesi daha yaşanırsa ekonomi bunu kaldırmaz.

CHP’ye avantaj sağlıyor mu?

Babacan’ın yazısında öne çıkan bir diğer değerlendirme ise, sürecin aslında CHP’ye avantaj sağladığı yönünde. Bazı AKP’liler, bu davaların CHP yönetiminin güç ve direnç kazanmasına neden olduğunu, partililerin birbirine daha fazla kenetlendiğini düşünüyor.

Özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, bu süreçte parti tabanında daha fazla destek bulduğu yorumları yapılıyor. AKP kulislerinde, “CHP’nin bu baskılarla güçleniyor olması iktidar için ters etki yaratabilir” değerlendirmesi öne çıkıyor.

Kılıçdaroğlu’nun etkisi tartışılıyor

Kulislerde dikkat çeken bir diğer başlık, Kemal Kılıçdaroğlu’nun mevcut süreçteki konumu oldu. İktidar kanadında, Kılıçdaroğlu’nun geçmişte sanıldığı kadar güçlü olmadığı görüşü dile getiriliyor.

Babacan’ın aktardığına göre, geçmişte Kılıçdaroğlu ile hareket eden birçok ismin, partiye kayyum atanması gibi kritik konularda net tavır almadığı, “iş başa düşerse bakarız” yaklaşımını benimsediği görülüyor. Bu tavır, Kılıçdaroğlu’nun AKP açısından “cazibesini yitirmesine” neden olmuş durumda.

“Peki, kim karar veriyor?” sorusu

AKP içerisindeki bazı isimler, sürece yalnızca hukuk veya siyaset açısından değil, parti çıkarları üzerinden de bakıyor. Babacan’ın yazısında yer verdiği ifadeye göre, “CHP kurultayıyla ilgili oluşan olumlu havadan rahatsız olanlar, yeni bir gedik açmaya çalışıyor.

Meclis Gazze için toplanıyor! Hakan Fidan gelişmeleri aktaracak
Meclis Gazze için toplanıyor! Hakan Fidan gelişmeleri aktaracak
İçeriği Görüntüle

Bu değerlendirme, parti içindeki farklı güç odaklarının yargı süreçlerini kendi siyasi çıkarları için kullanmaya çalıştığı algısını da beraberinde getiriyor.

Hukuki açıdan yorumlar

AKP’li bazı hukukçular ise davayı daha teknik bir pencereden ele alıyor. Babacan’ın aktardığına göre:

  • İstanbul İl Kongresi’ne dair hazırlanan iddianamenin, 15 Eylül’deki mevcut davaya etkisi olmayacağı değerlendiriliyor.
  • Ancak kongre sürecinde usulsüzlük yapıldığı ortaya çıkarsa, kongrenin yeniden yapılmış olması suçu ortadan kaldırmayacak ve ayrı bir süreç işletilecek.

Bu görüş, AKP içinde her kesimin davaya “aynı pencereden” bakmadığını, farklı bakış açılarının bulunduğunu ortaya koyuyor.

Ekonomi ve siyaset dengesi

AKP kulislerinde en fazla dile getirilen başlık, 15 Eylül’de çıkacak olası kararların ekonomiye etkisi. İktidar cephesinde, ekonomik göstergelerin kırılgan olduğu bir dönemde ana muhalefet partisini doğrudan hedef alacak bir kararın, piyasalarda büyük sarsıntıya yol açabileceği endişesi hâkim.

Bu nedenle, “siyasi kazanç getirmeyecek, ekonomik zarar yaratacak adımlardan uzak durulmalı” görüşü kulislerde sıkça dile getiriliyor.

Kaynak: Yeni Devir