En son yazımızda tövbe kapılarının açık olduğunu, Yüce Rabbimizin bize af kapılarını açık bıraktığını, hatta hadiste bizi cennete götürmek için mesafeleri kısalttığını ifade etmiştik.
Ve tövbe için özetle şartlar vardır.
1) İşlemekte olduğun günahı terk etmek.
2) Günaha karşı pişmanlık duymak.
3) Ve günahı tekrar işlememek için azimli olmak.
4) Eğer kul hakkı ile ilgili bir durum varsa üstteki 3 maddeden önce, hakkı olanın hakkını geri vermek, helallik almak.
Dostlar kısa bir özetten sonra, tövbe konusu ile ilgili evvela şunu çok iyi bileceğiz. Günah işlemek insanın doğasında vardır. İnsan yanlış, hata yapacaktır. Peygamberler harici tüm insanların günahı az veya çok vardır. (Peygamberlerin ismet sıfatı vardır. Günah işlemezler. Allah tarafından korunurlar.) Zannetmeyelim ki şu hocanın, şu şeyhin, şu âlimin günahı yoktur. Hayır, insan günahkârdır. Günah işler.
Burada önemli bir not. Gerçek âlimlerin, büyüklerin bizden kocaman bir farkı vardır. Onlar günahlarının farkına varırlar. Hemen tövbe ederler. Hemen gözyaşı ile Allah’a yönelirler. Günahta ısrar etmezler.
Peki dedik ki günah işliyoruz. İnsan günahkârdır. “Hata yapacaktır!” ama bu bakış açısı ile ilgili bizlerde olması gereken bir özellik yok mu? Elbette var. Müslüman, günah işler. Ama işlediği günahla ilgili hoşnut olmaz, iyi ki bu günahı işledim demez. Hatasının, yanlışının farkında olur.
Eğer bir Müslüman “Ben şu günahı işledim ama ben bu günahı iyi ki işledim.” diyorsa çok çok büyük bir problem vardır. Arıza sanıldığı kadar ufak değildir. Çünkü Müslüman her insan gibi nefis taşır. Günahı işler, hata yapar. Ama asla, günahtan memnun olmaz. Günahı tekrar tekrar yapsa da hata yaptığının farkında olur. Pişmanlık duyar. Mahcupluk hisseder.
Özellikle işlediğimiz günahları aşikâr etmek, yani diğer insanlara anlatma, başkalarını şahit tutma hastalığı da başka büyük bir problemdir. Aman dostlar, çok dikkat edin. Günahınız Allah ile aranızda kalsın. Sakın insanlara hatta en yakınlarınıza dahi anlatmayın. Kimseyi şahit tutmayın. Kim bilir, belki de mahşer günü amel defterleri açıldığında o günahınız size unutturulur veya Yüce Rabbimiz sizin günahınızı başkalarına açık etmez.
Diğer bir hususta kişinin günahı, onu diğer yapacağı hayırlı işlerden alı koymaz. Yani X günahını işledi diye, diğer yapacağı hayır işleri de bırakmaz. Özellikle genç kardeşlerimize şeytan bu noktadan yaklaşabilir. Bir yanlış yapıp, şeytanı sevindirdi isek; onun karşılığında şeytanı kahrı perişan edecek farklı hayır işler yapmak zorundayız. Böylece Yüce Rabbimizi memnun edip, af yolunda kapıları da aralamış olacağızdır.
Şimdi, özetlersek:
Müslüman günah işler. Hata yapar. Çünkü nefis taşır, her zaman şeytana karşı galip gelemez.
Müslüman işlediği günahı iyi ki işledim demez. Günahtan hoşnut olmaz.
Müslüman günahı aşikâr etmez, en yakını dahi olsa anlatmaz. Kimseyi günahına şahit tutmaz.
Müslüman günahına pişman olur. Gözyaşları ile teheccütlerde, secdeleri ıslatarak Allah’tan af diler.
Müslüman günahını işlememek için azimli ve kararlı olur. Kendisini günaha getiren ortamlardan kaçınır.
Müslüman tüm bunları yapmadan önce günahının af edilmesi için kul haklarını ödemesi gerektiğini bilir.