Önceki yazımızda “algı yanılgılarımız” başlığı altında Müslümanca bakış açımızın nasıl olması gerektiğini ifade etmiştik. Algı bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi ya da daha basit biçimde duyduğunu anlamak, doğrulamak manasına gelir. Bu özelliğimizin sağlıklı işlemesi için iyi bir altyapıya ve eğitime ihtiyaç vardır. Konuya girmeden önce bu eğitim kısmını biraz açıklamak istiyorum. Yüce Rabbimiz Bakara Suresi’nde şöyle buyuruyor.

30- “Hani, Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz’ demişlerdi. Allah da, ‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim’ demişti.” 31- “Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, ‘Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin’ dedi.”

Genelleme yapacak olursak yüce Rabbimiz ayetlerde detaya inmeden özet olarak mesajını bizlere iletir. Detaylarını hikmet olarak nitelendirir âlimlerimiz. Hikmeti Peygamberlerin yaşayışında, uygulamasında ve açıklamalarında görürüz. Konumuza kaynak teşkil edecek ayet 31. ayet fakat bazen önceki ve sonraki ayetler de tamamlayıcı manada olduğu için alıyoruz.

Ayette, “Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti” ifadesini âlimlerimiz, “Varlıkların sadece isimlerini değil ne olduklarını, nasıl yaratıldıklarını, nasıl kullanılacaklarını, hepsinin yararlı ve şifalı yanlarını ona öğretti” şeklinde açıklıyor. Kısaca Allah (C.C.) Hz. Âdem’e varlıkların tüm özelliklerini insana yetecek kadar öğretti, o da çocuklarına öğretti. O günün şartlarında teknik olmadığı için elle işlendi yapılacak olanlar, zamanla gelişerek bugünkü inanılmaz boyuta ulaştı. Buraya kadar temel bir bilgi sunmuş olduk dikkatinize.

Yine ayette ifade edildiği gibi insanın yeryüzünün halifesi yani idarecisi olduğu, buna rağmen yeryüzünde fesat çıkaracağı dünyalık hevesinin bitmeyeceğini, menfaatleri için kan dökeceğini anlıyoruz. Meleklere siz bilmezsiniz Allah’ın bildirmediğinden başkasını, ifadesinin insan için de geçerli olduğunu biliyoruz. Demek ki bilginin ana kaynağı kesinlikle Allah’ın bizlere bildirdiği ayetlerdir. Sonrası onları yorumlamamızdaki isabete kalıyor. Allah’ım seni doğru anlayanlardan eyle bizleri Âmin…

Bu gerçekleri bilmeden nereden neyi öğrenip, nice gösterişli diplomalar alsak da ölçü olarak kaynağında maneviyat ve ahlak olmadan bir kıymet teşkil etmiyor. Matematik dehası bir mühendis ürettiğinden çalabiliyor. Sonuç olarak bize ne lazımsa Allah tarafından bildirilmiştir. Anlaşılmayan bir husus yoktur, ama kimileri inanır, kimileri inanmaz. Mücadele bu iki taraf arasında geçer, geçmiş bunun örnekleri ile doludur.

Konumuza dönecek olursak Yüce Rabbimiz Hucurat Suresi 6. Ayet’te: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” Aldığımız haber hakkında ne yapmamız gerektiğini buyuruyor.

Bize bilgiyi getirenin niyeti iyi mi, kötü mü bilmiyorsak getirdiği haberden çok getireni araştırmamız ve emin olmamız isteniyor,  sonra da haberin doğruluğunu araştırmamız emrediliyor. (Ayette fasık olarak geçen kelime “haktan sapan, Allah’ın emirlerine itaatten ayrılan âsi mümin veya kâfir” diye tanımlanabilir.) Hani melekler yeryüzünde fesat çıkaracak insanı mı yaratacaksın dediler ya, haberi getirenin niyetini öğrenmemiz gerekiyor. İnsanın hırsları bitmiyor, aç gözlülüğü dinmiyor, menfaat kavgaları hak hukuka riayet etmeksizin sürüyor. İstediğini elde etmek için her türlü taktiği ve algıyı üzerimizde deniyorlar. Bunlara dur diyecek adalet görevlileri de onlarla birlikte hareket ediyorlar.

Hac Suresi 78. Ayet’te, “O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi.” Allah üzerimize önemsememiz gereken bir sorumluluk yükledi. Her Müslüman dininin temsilcisidir, temsil ettiğimiz manayı iyi idrak etme zorunluluğu vardır. Yemek içmek ihtiyacı gibi dinimizi yaşatmanın da mecburiyeti vardır. Aksi halde yukarıda söz ettiğimiz olumsuzlukları düzeltecek İslam’dan başka bir sistem bulamayız. O halde üzerimizde İslam’ın tüm insanlığa tebliğ edilip öğretilme sorumluluğu vardır.

Kısaca özetleyecek olursak önce kendi durumumuzu düzelteceğiz, iyi bir Müslüman olacağız. Allah’ın emirlerine uyacağız. Yakınlarımızdan başlayarak onların da bilinçlenmesini sağlayacağız. Sonra diğer insanları uyaracağız. Emin olun bunları yapmak, savaşıp adam öldürmekten çok daha kolaydır, zaten Rabbimiz de, “Dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi” ifadesiyle bunu tavsiye etmiştir. Allah’ın üzerimize bahşettiği iyilik, barış ve esenlik üzerimize olsun. Allah’a emanet olunuz.