Eğitim konusunu birkaç söze sığdıramayız. Metot ve uygulama yönünden eğitimde farklı tecrübeler ortaya çıkmıştır. Bunların başında etkileşim gelir. Etkileşim, öğreticinin öğrenci tarafından örnek alınması, öğrencinin öğreticiden dinlediğini, uygulama olarak görme ihtiyacıdır. Görmesi öğrenmede önemli yer tutar. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e sahabe tarafından “yaşayan Kur’an” denirdi. Onlar Kur’an’ı anlamak için Efendimiz’in yaşantısına bakıp, sözlü ve fiili sünnetini görerek, emredileni anlayarak kavrar ve yaparlardı.

Bize bilmediğimiz bir yer hakkında ya da bir şeyi yapma hakkında bilgi geldiği zaman aklımızda bir fikir oluşur. Daha önce öğrendiğimiz, bildiğimiz bir şeye benzetiriz, kıyaslarız, yapmaya çalışırız ama tam isabet ettiremeyiz, yapmak, anlamak ve kavramak eksik kalır. Anlatılanı görürsek, dokunup temas edersek ve incelersek özelliğini kavrarız, öğreniriz.

İyilik ve güzellikleri anlatmanın en güzel şekli hâl dili ile anlatmak, güzellik ve iyilikleri yaşayarak üzerinde göstermektir. Bu yol, tesir bakımından en tesirli anlatma şeklidir. Çocukluğumda ilk dizine oturduğum hocamın tavsiyeleri bugün söylenmiş gibi aklımdan çıkmıyor. Çünkü tavsiye ettiklerini ve öğrettiklerini kendisinde görmem, onun iyi niyet ve samimi oluşu üzerimde tesirini ortaya koyuyordu. Burada İmamı Azam Ebu Hanife’nin meşhur bal hikâyesini örnek gösterebiliriz.

“Bir kadının oğlu çok fazla bal yermiş. Kadın ne yaptı ise çocuğu bundan vazgeçirememiş. Tavsiye üzere İmam Azam'a danışmaya gitmiş. Meseleyi İmamı Azam'a izah etmiş. İmam Azam, kadına kırk gün sonra gelmelerini söylemiş. Kırk gün sonra kadın, oğluyla İmam Azam'a gelmiş. İmam Azam çocuğa, “Evladım, çok fazla bal yeme” diye söylemiş. Kadın, biraz öfkeli bir şekilde İmam Azam'a, “Hocam kırk gün bunu demek için mi beklettin?” diye çıkışmış. İmam Azam ise, "Siz ilk geldiğiniz gün ben de bal yemiştim. Kırk günden bu yana bal yemedim, ta ki nasihatim size tesir etsin" demiş. Ondan sonra çocuk, İmam’ın tavsiyesine uyarak aşırı bal yeme âdetini bırakmış.

İmam Azam Efendimiz, burada hâl dili ile anlatmanın etkisini gösteriyor. Öğreticinin en temel özelliği, öğrettiği ilme aykırı hareket etmemesi öğrenci üzerinde etkili olacaktır. Sigara içtiği bilinen bir babanın, bir doktorun, bir öğretmenin ya da bir imamın sigara içmeyin demesinin sözün etkisini, tesirini azalttığını söyleyebiliriz.

Saf Sûresi 2. ayette bu konuyu Allahü Teâlâ, “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?” ifadesi ile dikkatimize sunmuştur. Bir şeyi zararlı diye yasaklarken onu kendimiz yapıyorsak sözümüz etkili olmaz.  Bir şeyi tavsiye ederken onu yapıyorsak etkili olur. Sigara içenin, sigara içmeyin demesi, sözün doğruluğunu gösterse de kendisinin içmesi, söylenenin nazarında etkisini azaltıyor.

Kur’an-ı Kerim’de öğretmek ve öğrenmekle ilgili genel metot Kur’an’ı okumak, anlamak ve yapmak şeklinde özetlenebilir. Bu üç aşama uygulandığında öğrenmek tamamlanmış olur.

Okumak, dinlemek, bakmak, bilgiyle buluşmanın ilk aşamasıdır. Yazılanı okuyarak, anlatılanı dinleyerek ya da resme bakarak öğrenmeye başlarız. İkinci aşama anlama kısmıdır. Tefekkür etmek, okunanı düşünerek anlayıp kavramaktır. Allahü Teâlâ, ayetlerin sonunda, “Efelâ te’kılun. Halen akletmez misiniz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? Halen ibret almaz mısınız? Ne de az düşünürsünüz? Halen işitmeyecek misiniz? Halen görmeyecek misiniz? Şükretmeyecek misiniz?” gibi sorularla okuduğumuz ayetleri anlamamızı istemiştir.

Bugün en büyük sıkıntımız, bu aşamaların uygulanmasındaki eksikliklerden kaynaklanıyor. Konuşanı dinliyor gibi yapıyoruz, odaklanamıyoruz. Konuların temeline inmeden yüzeysel geçiştiriyoruz. Öğrenmede sabır gerekiyor, acele etmek de süreci zedeliyor. Birden ona çıkmanın derdine düşüyoruz. Bu odaklanamama durumu, etkileşimi azaltıyor.

Allah’ın ayetlerini ele alacak olursak, Hucurat Sûresi’nde “gıybet yapmayın” diyerek, yanımızda olmayan bir tanıdığımız hakkında hoşlanmayacağı yanlarını konuşmamız yasaklanıyor. Bugün en çok ihlal ettiğimiz husus bu olsa gerek. Demek ki birinci aşamayı geçemiyoruz, okuduğumuzu sanıp ayetten habersiz kalıyoruz. Hatta ne okumalar, hatimlerin sayıldığı, mukabelelerin yarıştırıldığı, reklam edildiği okumalar. Gıybetin ne olduğunu herkes biliyor ama yasak olmasına rağmen gıybet ederek bu yasaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. İkinci aşaması düşünmek, tefekkür etmek kısmına geçemiyoruz. Üçüncü aşama da öğrendiğimizi sandığımız gıybeti bitiremiyoruz.

Gıybet konusunu, öğrenme aşamalarının anlaşılmasına örnek olması için verdim. Buradan devam etmek duasıyla Allah’a emanet olunuz.