Türkiye, “Terörsüz Türkiye” vizyonu kapsamında yeni bir sürece girdi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mimarı olduğu ve iktidarın “Terörsüz Türkiye” adını verdiği yeni açılım çerçevesinde TBMM’de Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kuruldu.
Komisyonun çalışmaları devam ederken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, sürece dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Uçum: “Bu bir çözüm değil, geçiş süreci”
Can Medya Grup Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır’ın sorularını yanıtlayan Uçum, yeni sürecin isminin özellikle “çözüm süreci” değil, “geçiş süreci” olduğunu vurguladı.
Uçum, “Temel fark, terörle mücadelenin hem aktif hem destek unsurlarına yönelik pratiklerini kesintisiz ve kararlı bir şekilde yürüterek bu aşamayı başlatmak oldu. Bu sürecin adı çözüm değil, geçiş sürecidir” dedi.
Bu ifadeler, önceki süreçle kıyaslandığında devletin bu kez daha sert, kontrollü ve koşullu bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor.
Terör örgütünün feshi ve silah bırakma kararı
Uçum’un açıklamasına göre, yeni sürecin ön şartı olarak terör örgütünün fesih ve silah bırakma kararı alması sağlandı. Bu adımın ardından geçiş süreci resmen başlatıldı.
“Terörsüz Türkiye’ye geçişe ilişkin bir devlet inisiyatifi ortaya kondu ve bu süreç bir devlet politikası olarak yönetiliyor” diyen Uçum, sürecin yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal reformlarla destekleneceğini ifade etti.
Yeni anayasa ve vatandaşlık tanımı gündemde
Mehmet Uçum, açıklamalarında yeni anayasa çalışmaları ile bağlantılı olarak vatandaşlık tanımına da değindi.
Türk vatandaşlığının etnik değil, hukuki bir bağ olduğunun daha açık şekilde vurgulanabileceğini söyleyen Uçum, şu ifadeleri kullandı:
- “Etnik kimliğine ve dini aidiyetine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hukuken bağlı olan herkes Türk vatandaşıdır” şeklinde bir hüküm anayasaya girebilir.
- Türkçe’nin devletin tek resmi dili ve eğitim dili olacağı kesinleştirilecek.
- Diğer dillerin öğretimi ise kanunla düzenlenecek.
Bu yaklaşım, hem üniter yapının korunması hem de toplumsal bütünlüğün güçlendirilmesi amacını taşıyor.
Yerel yönetimler reformu masada
Uçum’un işaret ettiği bir diğer başlık ise yerel yönetimler reformu oldu.
Yeni anayasa kapsamında, yerel meclislerin bütçe ve denetim konularında daha güçlü hale getirilmesi; merkezin ise yerel icrada daha fazla sorumluluk üstlenmesi planlanıyor.
Böylece, hem demokratik katılım artırılacak hem de yerel yönetimlerin ayrılıkçı eğilimlere değil, ortak politikalara dayalı bir çerçevede güçlenmesi sağlanacak.
Demokrasi ve toplumsal uzlaşı vurgusu
Uçum’un açıklamalarında dikkat çeken bir diğer vurgu, sürecin yalnızca güvenlik politikalarıyla sınırlı kalmayacağı oldu.
“Demokrasinin geliştirilip güçlendirilmesi ve yeni anayasa kapsamında değerlendirilecek konular her zaman olacaktır” diyen Uçum, toplumsal uzlaşının temel alınacağını belirtti.
Böylece sürecin, siyasi reformlardan ekonomik düzenlemelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayacağı mesajı verildi.
Önceki çözüm süreciyle farklar
Uçum, geçmişteki çözüm sürecinde yaşanan tıkanmaların dikkate alındığını ifade etti. Bu kez sürecin koşullu, kontrollü ve güvenlik öncelikli ilerlediğini belirterek, devletin artık “önce silah bırakma, sonra reform” formülüyle hareket ettiğini söyledi.
Bu fark, yeni dönemin en kritik ayrımı olarak gösteriliyor.
Bahçeli’nin rolü
MHP lideri Devlet Bahçeli, sürecin mimarı olarak ön plana çıkıyor. İktidarın “Terörsüz Türkiye” başlığıyla yürüttüğü bu girişimde Bahçeli’nin siyasi desteği, sürecin hem meşruiyeti hem de toplumsal kabulü açısından belirleyici rol oynuyor.
Bahçeli’nin özellikle “milli birlik” vurgusuyla ön plana çıkması, sürecin “açılım” değil, “devlet politikası” olarak tanımlanmasına katkı sağlıyor.