Günün birinde bir çocuk, annesini emerken oradan, atlı, iyi giyinmiş, yakışıklı soylu bir adam geçti. Çocuğun annesi:

–Allah’ım, çocuğumu buna benzet, dedi. Çocuk memeyi bırakarak süvariye döndü ve ona bir müddet baktıktan sonra:

–Allah’ım beni ona benzetme, dedi, sonra annesinin memesini emmeye devam etti.

(Ravi anlatmaya devam ediyor):

Peygamber’in şehâdet parmağını ağzına koyarak çocuğun emişini taklit edişi hâlâ gözümün önündedir, dedi ve parmağını emmeye başladı.

Sonra şöyle buyurdular:

(Anne ile çocuk) halkın zina ve hırsızlık suçu ile dövdükleri bir cariyenin yanından geçtiler. Cariye:

–Hasbiyallâhu ve ni’me’l-vekîl (Bana Allah yeter, o ne güzel vekildir.), diyordu.

Çocuğun annesi:

–Allah’ım, çocuğumu bu kadının durumuna düşürme, dedi. Bu sefer çocuk, emmeyi bırakarak cariyeye baktı ve:

–Allah’ım beni onun gibi yap, dedi. Bunun üzerine birbirleriyle konuşmaya başladılar. (Kadın çocuğunun niçin kendisine muhalefet ettiğini anlamak için:)

–İyi ve düzgün kıyafetli bir adam geçti. Ben de: “Allah’ım, oğlumu buna benzet.” diye temennide bulundum. Sen ise, “Allah’ım, beni ona benzetme.” dedin. Şu cariyeyi, “Zina ettin, çaldın.” diye döverek  yanımızdan geçirdiler. Bunu görünce ben: “Yâ Rabbi, çocuğumu buna benzetme.” dedim. Sen ise “Allah’ım, beni onun gibi yap.” dedin, deyince, çocuk şöyle cevap verdi:

–O adam, zorba ve merhametsizin biriydi. Bu sebeple, “Yâ Rabbi, beni böyle zorba yapma.” dedim. Cariyeye gelince, halk ona, “Sen zina ettin.” diyorlardı.

Hâlbuki o zina etmemişti. “Çaldın.” diyorlardı, hâlbuki o çalmamıştı. Bundan dolayı, “Allah’ım, beni bunun gibi (günahtan beri) kıl.” diye dilekte bulundum.

(Müslim, Birr, 8; Buhârî, Enbiyâ, 48)

Hadisi Şerifleri ve Siyer-i Nebiyi okurken bir tarih belgesi gibi okumamamız gerekir. O hadisten veya olaydan bugün kendimiz için ne ders alabileceğimizi düşünmeliyiz. Hz. Peygamber Efendimiz bir söz söyledi ise bilmeliyiz ki bizlerin iki cihan saadetine kavuşmamız içindir. İşte beşikte konuşan bebek hadisini okurken de bu mana ve anlam ile okumalıyız. Bize verilen mesajların farkında olmalıyız.

Bu çocuklardan birincisi Hz. İsa (a.s.) idi. Ve insanlık tarihinin en büyük mucizelerinden birisi olan Hz. İsa ve O’nun betül annesi Hz. Meryem’i en güzel şekilde anlamaya çalıştık.

Diğeri ise kendisine iftira atılan bir adamı kurtaran bebekti. Hadisi Şerifin bu kısmından öncelikle anne babaya hürmeti, sonrasında ise kesin olarak doğruluğunu bilmediğimiz bir haberi araştırmamız gerektiğini öğrendik.

Bir önceki yazımıza eklememiz gereken önemli notlardan biri de anne babalara ithaf edilmesi gerekir. Anne babalar da ağzından çocukları için çıkacak sözlere çok dikkat etmelidirler.  Anne babalara düşen sabır ile hayır duadır. Gecenin bir yarısında ıslanan seccadelerle yavrularına dua etmektir.  Bedduadan uzak durmaktır.

Bu anlam ve mana ile beşikte konuşan üçüncü çocuğun mesajlarını almaya çalışalım.

Elbise, giyim, kuşam çok önemlidir. Elbette yakışıklı, şık olalım. Ama elbiselerin altında neyin gizli olduğunu biz bilmiyoruz. Aklımıza Hz. Bera b. Malik geliyor. Hani üstü dağınık, toz, kir içinde Hz. Peygamberimizin meclisine yaklaşınca, bazı sahabeler ayıplar gibi davranmıştı. Hz. Peygamber efendimizde “Öyle insanlar vardır ki üstleri başları dağınık, toz içindedir. Ama onlar dua ettiğinde Allah dualarını geri çevirmez. İşte Bera’da bunlardandır.” demişti.

Beşikte konuşan üçüncü çocuğu anlatırken okuduğumuz o yakışıklı adam görünüşünün tam tersi, zorba, zalim bir kişinin ta kendisi idi.

Bana Allah yeter, o ne güzel vekildir diyen kadında aslında zina etmemişti. Hırsızlıkta yapmamıştı. Masumdu. İftiraya uğramıştı.

Bir Müslümana düşen hiç kimsenin makamına, mevkisine bakıp ön yargılı karar vermemesidir. Biz bilemeyiz ki Allah katında kim daha takvalı kim daha değerli. Bizim ölçülerimiz farklı olabilir ama Allah’ın tartısında kim daha ağır gelir nerden bileceğiz.

Bu beşikte konuşan üç çocuktan bizim bugün için aldığımız bazı mesajlar bunlardı. Rabbim o mübarek Peygamberini en güzel şekilde anlayabilenlerden eylesin.