Hadis-i şerifler bizlerin dünya ve ahiret saadeti için Hz. Peygamber Efendimiz'in (Sallallahu aleyhi vesellem) bizlere sunduğu en güzel hediyelerdir. Çözüm odaklı hayata baktığımızda bizlere en güzel örneklikler Hz. Peygamber Efendimizin siyer-i nebisinde ve hadisi şeriflerinde bulunmaktadır.

Bazı uyarılar ise acıdır. Çünkü Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) bizleri o kadar çok sevmektedir ki, kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı cehennemin yolunu örmüş olmayalım diye şiddetli uyarılarda bulunmaktadır. Hele kul hakkı ve haksızlık (zulüm) konusunda çok ciddi uyarılarda bulunmuştur. Bu uyarılardan bazıları öyle tedirgin edicidir ki bu hususta bütün Müslümanların çok hassas olması gerekmektedir.

Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) İbn Lütbiyye denilen bir adamı zekat memuru olarak görevlendirir. Adam zekat toplama görevinden döndükten sonra, “Şu mallar sizin, şu mallar ise benimdir.” der. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) bu olay üzerine minbere çıkarak o zatın şahsında, o gün için sahabelerini bugün için ise hepimizi sert bir üslupla uyarır.

Allah’ın kendi idaresine verdiği bir iş ile ilgili, görevli tayin edilerek, gönderilen kişi hangi hakla, “Şu mallar sizin, şu mallar ise bana hediye edilenlerdir.” der ve “Eğer o kişi doğru sözlü ise babasının ve annesinin evinde oturduğu halde kendisine o hediyeler gelseydi ya.” buyurur.

Ve hadisin devamında Alemlere Rahmet Peygamberimiz “Allah’a yemin ederim ki sizden biriniz hakkı olmadan bir şey alırsa kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette Allah’ın huzuruna çıkacaktır. Sizden birinizin bağıran bir deve, böğüren bir sığır, meleyen bir koyun yüklenerek Allah’a kavuşmasını istemem.” Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) koltuklarının altı görülünceye kadar ellerini yukarı kaldırdı ve “Ya Rabbi tebliğ ettim mi?” diye üç sefer tekrarladı. (1)

Bu uyarı o kadar önemlidir ki, özellikle kamu görevinde bulunan veya İslami hizmetlerde görevlendirilmiş kişilerin çok dikkatli olması gerekir. Maaşını aldığın bir iş ile ilgili çıkar elde etmek ne kadar da tehlikeli! Hele aşağıdaki gibi kendimizi rahatlatmaya çalışmak adına üretilen mazeretler ne kadar da sıkıntılı!

“Efendim ben şu görevle ilgili şu iş yerine gittim. İşimi en iyi şekilde yaptım. O iş yeri sahibiyle de güzel bir diyaloğumuz oluştu. Bu sebeple bana şunu hediye etti. Ben istemedim. Benimle ne ilgisi var!”

Çok dikkat etmek lazım…

Bu hediye bazen bir kalem, bazen bir araba, bazen daha büyük veya küçük şeyler olabilir. Aman kendimizi rahatlatmayalım. Kabul edilen hediyenin hangi sebeple verilebileceğini iyi düşünelim. Çevremizde üzülerek görüyoruz ki, bazen önemli bir mevki veya makamda bulunan kişilere, o makamda bulunduğunda izzeti ikramda bulunanların, o mevki ve makam gittiğinde ise telefonlarını dahi açmadıklarını biliyor, duyuyoruz...

Demek ki o izzeti ikramın bir sebebi varmış... Demek ki o izzeti ikram o kişinin şahsına değil deruhte ettiği makamına imiş... Bu sebeple İslami hizmet ve kamu sektöründe çalışan kardeşlerimizi uyarıyoruz, bu hadis-i şerifi iyi anlasınlar. Sonra Allah huzuruna sırtımızda öyle yüklerle çıkarız ki hesabını vermemiz çok zor olur.

(Yukarıdaki hadisin tam metni için Buhari, Hıyel 15, Müslim, İmare 26 bakınız.)