Depremlerin insan ruhunda yarattığı sarsıntı kolay atlatılabilecek değil. Bunu büyük olayı yaşayanlar bir ömür boyu bunun etkisinde kalırlar. Yaşayanlar ile dışarıdan bakanların algılayışları farklı olur.
İnsanın unutma yetisi olmasa bu büyük travmaları atlatması kolay olmaz. O zaman ne sabrın ne de kimi durumların fazla yararı olur. Elbette sabır, elbette imanî duygu, elbette teslimiyet… Bu büyük oluş karşısındaki durumlarımız bize ve hayatımıza yeni bir kapı aralıyor. Bu kapının bizi, yaratılmış varlıklar olduğumuzu asıl gerçeğin karşısındaki gücümüzün ancak bu kadar olabildiğini bilme ve aralama kapısı olduğuna götürmeli.
Biz hep küçükten büyüğe doğru uyarılmalarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu uyarıların her biri bizim gerçeğimiz. Bu gerçeğin içinde olmamıza karşın her açıdan tedbirler ile karşılık vermemiz gerektiği gerçeği.
Hayattan, yaşananlardan ibret alınmadıkça insan körelen bir duygu yumağına, karmaşıklığına dönüşür. Algısı körelir, bakış alanı daralır, görmez olur.
Hayat hep bir dikkat üzerine kurguludur. İnancımızın özünde zaten bu vardır. Yaşanılanlar karşısında kendimizi bilme, anlama ve duyma uyarılarıdır olanlar.
Dünyanın bir merkezinde büyük bir sarsıntı yaşandı, yerler yarıldı, dağlar yerinden oynar gibi sallandı. Oysaki dağların varoluş gerekçelerinden biri de bölgenin bir dengesinin olmasıdır. Deyim yerindeyse çakılmış bir dayanak görevi görür. Böyle olmasına karşın dağların da nasıl titrediğini görüyoruz.
Bilim ve akıl putuna tapınanlar bu hakikat gerçeğiyle yüzleşince manevi sığınaktan yoksun olduklarından gidecekleri yerleri de yoktur. Onlar ancak putlarının karşısında putlarının cansız varlıklarının görsellerinin de bir titreyişle yerle bir olduklarını bile o akıl ve bilim bakışlarıyla bile fark edemiyorlar. Canlı varlıkların duyuları var, acı çekerler. O nesneler ise kendilerinden habersiz dökülüp parçalanıyorlar.
Uyarılar, hayatımızın her anı için vardır. Bedendeki acılar kısmen kimi tedavilerle giderilebiliyor. Ya ruhtaki acılar ve sarsıntılar nasıl giderilecek, nasıl onarılacak?
Hayat bir yerde yeniden başlıyor. Burada ömürlerini tamamlayanlar, rızıkları kesilenler öte âleme gittiklerinden bu dünya gerçeğini tamamlamış oluyorlar. Bu dünyada kalanlara daha çok sorumluluk yüklenmiş oluyor. Kalınan yerden hayata devam edilecek. Onların eksik bıraktıklarını gidermek işlerini daha da zorlaştırıyor. Yük ve sorumlulukları daha ağırlaşıyor. Birçok yönüyle. Uyarılmış insanların duyarlığı daha çok belirgindir. Daha çok acı çekerler, daha çok çile çekmeye adaylar.
Unutma edimi insanın bir gerçeği. Bugünden itibaren acılar giderek azalmaya başlar. Azaldıkça unutma perdesiyle kimi şeyler örtülür. Ancak hayatta uyarılar devam eder. Bunlara hazırlıklı olmanın getirdiği bir dikkat ve duyarlıkla yeniden ruhu daha bir aydınlanmış olarak yoluna devam eder. Bu yol artık tek başına yaşanılacak bir gidiş yönü değildir. Edindiklerini de yanına alarak gitmelidir. Gidebilmelidir.
Üzerine abanmış kimi fazlalıklardan kurtulma zamanıdır. İnsan ki edindiği dünyalıklarının bir deprem vuruşuyla yerle bir olduğunu gördükten, en yakınlarını yitirdikten sonra yeni bir donanımla devam etmek durumundadır.
İnsanın biriktirdiği putlar silsilesinden tam da bu zamandan sonra kurtulmak zorundadır. Edindiklerini bundan böyle daha nereye kadar taşıyacak, nereye kadar götürecek?
Bu dünyadakilerin ne denli anlamsız ve her şeyin insan için bir araç olduğunu yaşayanların hayatı bundan böyle daha anlamlıdır. Daha ne yapılması gerektiğinin uyanışıdır.
Yerlerin ve göklerin yaratıcısının olduğu bir âlemdeyiz. Bu bilinci yeniden edinmenin bir fırsatıdır bu da. Çok ağır ve zordur, yaşayanlar için ise altından kalınamayacak kadar hem de.
Ruhun aydınlanışını iyi bilenler ve yaşayanlar için yeni zaman süreci başlamıştır.