Ülke olarak önemli sorunlarımızın arkasında Büyük Şeytan ( ABD) var. Bu Büyük Şeytan da nereden çıktı sorusu aklınıza gelebilir. İran devrimi öncesi ve ardından yıllarca İran’da ABD, Büyük Şeytan olarak nitelendirilmişti. Çünkü ABD; İran için o yıllarda da şimdilerde de düşmanlığını bırakmış değil. Şeytan şeytanlıktan vazgeçmiyor. Artık bunun gizlenecek bir yanı kalmadı. Özellikle terörle mücadelemizin yıllardan beri devam ediyor olmasının öncelikli sorumlusu da ABD. Artık herkes biliyor ki, bölgemizdeki tüm terör örgütlerinin kurucusu, koruyucu ABD. Dünkü bir gazetemizde yer alan haber bile bu gerçeği göstermeye yetiyor. Gazetede, “Bire bir terör örgütüyle ilişkileri var. ABD’den PKK’ya üç yılda 2 milyar dolar destek” başlığı altında yer alan haber, ABD’nin terör örgütlerine verdiği desteğin sadece bir boyutunu aktarıyordu. Çünkü ABD’nin terör örgütlerine verdiği destek sadece maddi katkıdan ibaret değil. Teröristlerin eğitilmesi ve silahlandırılması, bunun ötesinde birtakım diplomatik destekler de terör örgütlerinin cesaretlendirilmesine katkı yapıyor. ABD’nin ülkemize yönelik düşmanlığı sadece terör örgütlerine verdiği destekten ibaret değil. Yunanistan’ın her ortamda ülkemiz aleyhine açıklamalar yapmasının arkasında da ABD’nin bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında ABD nasıl ki terör örgütlerine para, silah ve eğitim desteği veriyorsa benzer bir tavrı da Yunanistan’la ilgili sergiliyor. Adaların silahlandırılması, ikide bir Yunanlı yetkililerin yaptıkları açıklamalar ile ilişkileri germesi, hem de Türkiye’nin tüm ikaz ve uyarılarına rağmen bu tavırlarını sürdürüyor olmalarının arkasında da ABD bulunuyor.

Bu arada ülkemizde yaşanan darbe girişiminin arkasında da ABD’nin bulunduğu bütün çıplaklığı ile ortada. Diyebiliriz ki, PKK/YPG gibi terör örgütlerini nasıl ABD başımıza sarmış ise FETÖ örgütünü de başımıza saran aynı merkez. Bunun da bilinmeyen bir yanı yok.

Tüm bunların tek hedefinin ülkemizi güçsüz düşürmek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü Haçlı-Siyonist ittifakı şu anda yeryüzünde son sözü söyleme noktasındalar. Bunun devamı, yeni bir dünya düzeninin kurulmasını engellemekten geçiyor. Yeryüzünde yeni bir dünya düzeninin kurulması, güçlü bir Türkiye ile mümkün olacaktır. Çünkü yeni bir dünyanın yolu güçlü bir Türkiye’den geçmektedir. Düşmanlarımız bunu çok iyi bilmektedir. Bu bakımdan Türkiye, sürekli olarak birtakım problemlerle boğuşmak zorunda bırakılıyor. Bunun yolu terör örgütlerinin desteklenmesi ve Yunanistan gibi birtakım ülkelerin başımıza tebelleş ettirilmesinden geçiyor.

Netice itibarıyla FETÖ mensupları etkilerini giderek azaltmış, örgütleri zayıflamış olsa bile varlığını ABD koruyuculuğu ile koruyor. Çünkü ABD onlara kucak açmış, koruyuculuğunu sürdürüyor. Kısacası, ülkemizin iç ve dış sorunlarının arkasındaki ABD eli kırılmadan ülkemizin huzura kavuşması mümkün görünmüyor.

Bu çemberin kırılması mümkün değil mi? Şahsen mümkün olduğunu düşünüyorum. Ancak öncelikli olarak kendi aramızda ikide bir ortaya çıkartılan sorunlardan kurutulduğumuz takdirde bu dış düşmanlardan ülkemiz korunabilecektir. Ancak bunun için kendi ayaklarımızın üzerinde durmak durumundayız. Haçlı-Siyonist ittifakının mensubu ülkelere ihtiyaç duyduğumuz sürece ülkemizi zayıf düşürmek için çabalarını sürdüreceklerdir. Bunun içindir ki, düz bir bakışla sadece kendi iç sorunumuz gibi görünen bazı çatışmaların, iç çekişmelerin arkasında da bu düşman güçlerin bulunduğunu bilerek, bu ülkenin birer ferdi olarak birlik oluşturmak zorundayız. Bunun birinci şartı da ülkeyi yönetenlerin kullandığı dilin ayrıştırıcı olmaktan çıkartılarak kucaklaşmacı hale dönüştürülmesi şart görünüyor.