Beşikte konuşan çocuklardan ikinci ise Cüreyc diye bilinen abid bir adama atılan iftira sonucu konuşan bebektir.
Cüreyc kendisine bir ibadet yeri edinerek, Yüce Rabbimize ibadet ile meşgul olan bir adamdı. Bir gün namaz kılarken annesi gelir. Cüreyc’e seslenir. Cüreyc annesine cevap verip vermemek konusunda arada kalır. Ama Cüreyc namazı bırakmaz ve annesine cevap veremez. Bu olay aynı şekilde üç gün tekrar eder. Bunun üzerine annesi kızar ve beddua eder. Ve kadın “Allah’ım fahişe kadınlar bunun yüzüne bakmadıkça canını alma!” der.
Ve az sonra şahit olacağız ki anne duası kabul olacaktır. İsterse beddua olsun. Özellikle genç kardeşlerimizin bu hususa çok dikkat etmeleri gerekir. Anne ve babalarımıza karşı saygıda kusur etmemeliyiz. Anne-baba bedduası alan kişilerin yüzlerinin güldüğü çok görülmez. Anne ve babasının hayır duasını alanlarında en dar günlerinde sıkıntılarının kaybolduğuna çokça şahit olmuşuzdur.
Anne-baba duası bir kişinin en büyük koruyucu kalkanlarındandır. Çok ufak sebeplerle anne-babasının kalbini kıran kardeşlerimize şahit oluyoruz. Bu şeytanın en büyük oyunlarındandır. Allah muhafaza ömrümüz boyunca bela ve sıkıntı içerisinde kalmamıza sebep olacak hallerden uzak duralım. Hz. Peygamber efendimiz anne babası yanında yaşlandığı halde cenneti hak edemeyen kişinin burnu yerde sürtünsün demiştir. Yine bir mağara da mahsur kalan üç kişiden birisi annesi babasına yaptığı çok güzel bir davranışı Rabbimize sunarak o sıkıntıdan kurtulmuşlardır.
Cüreyc’in yaşadığı olaya geri dönelim. Ve anne bedduasının nasıl yaşandığına şahitlik edelim.
İsrailoğullarından bir fahişe Cüreyc’e musallat olur. O’nun ibadetini, Allah’a kulluğunu duyunca, yanında bulunanlara “İsterseniz Cüreyc’i yoldan çıkarabilirim” der.
Cüreyc ile uğraşmaya başlayan kadın, Allah’ın halis kulunu yoldan çıkaramaz. Kadın farklı bir yola gider. Ve Cüreyc’in ibadet hanesine sığınan bir çobandan hamile kalır. Ve çocuk doğunca da Cüreyc’e iftira atar. Bu çocuk Cüreyc’ten der.
Bir olayın sonunu başını araştırmayan halk, Cüreyc’in başına üşüşürler, ibadet yerini yıkarlar ve Cüreyc’i dövmeye başlarlar.
Bunun üzerine Cüreyc: “Ne oluyor size?” deyince, “Sen bu kadınla zina etmişsin ve çocuğu da senden” derler.
Cüreyc çocuğun yerini sorar. Ve çocuğu getirirler. Cüreyc “Ben bir namaz kılayım.” der ve namaz kıldıktan sonra çocuğun karnına dokunur ve “Çocuğa senin baban kim?” der.
Beşikteki çocuk cevap verir: “Benim babam filan kişidir.” der.
Halk hatasını anlar ve Cüreyc’e hürmette bulunur. Sonrasında ibadet yerini altından tekrar yapmak isterler. Cüreyc bunu kabul etmez ve önceki gibi kerpiçten yapılmasını ister.
Anne babaya hürmetten sonra Hadisi Şeriften çıkaracağımız ikinci ders ise hiçbir şekilde emin olmadığımız bir husus ile ilgili kesin karara varamayacağımızdır. Hele bir fasık haber getirir ise onu muhakkak ki araştırmamız gerekir. Öyle olaylar yaşanıyor ki bazen babasına, bazen eşine kızdığı için onlara iftira atıp; sonrasında yuvaları dağılan nice aileler görüyoruz. Hadisin bize öğrettiği en büyük mesajlardan biri işte nu noktadır. Sadece iki kişinin bildiği bir hususta, kesin bir kanıt yoksa nasıl oluyor da bir tarafın beyanı esas alınarak, diğer kişi cezalandırılabiliyor. Ya bir taraf nefsine uyup yalan konuşuyorsa! Allah muhafaza eylesin, bu tip olayların çokça yaşandığını da okuyor, duyuyoruz.
İnşaallah Hadisi Şerifte geçen üçüncü çocuktan da diğer yazımızda bahsedeceğiz.
( Bu olayın tam metni Müslim, Birr, 8; Buhârî, Enbiyâ, 48 nolu hadisi şeriflerde geçmektedir.)