Az sayıda da olsa özellikle gençler, Ateizm denilen bâtıl bir inanca müptela olmuşlar/oluyorlar. Tabii inanç denilince din akla gelir. Yani kısacası Ateizm uydurma bir dindir ve mensuplarına da ateistler deniyor. Bir tanrıları yok o başka...

Aslında kendileri de durumdan hiç mi hiç memnun değiller. Bundan dolayı sürekli bir arayış içerisindeler. Bana kalırsa hezeyanlarından bir an evvel kurtulmak istiyorlar.

Adeta bir dinden ve özellikle de İslam’dan çok büyük beklentileri var. Bu, onların sürekli İslam’a ve Müslümanlara karşı saldırgan tavırlarından anlaşılıyor.

Çıkmazlarına özellikle Müslümanlardan makûl açıklamalar gelsin istiyorlar. Aslında arayışlarını biraz zahmete katlanıp doğru yapsalar, kafalarındaki birçok sorunun cevabını bulacaklardır.

Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgiye ulaşmak ise oldukça kolay. Tabii doğru bilgiye ulaşmak önemlidir. Biraz çabayla çok da zorlanmaz kanaatindeyim insanın doğru bilgiye ulaşması.

Ancak, onlar hazıra konmayı tercih eder ve de özellikle Müslümanlardan cevap bekler olmuşlardır. Gel gör ki Müslüman da saldırganlığa karşı cephe alıyor ve adeta kafa-göz yarmak için fırsat kolluyor.

Mesela sosyal medyada bir ateistin şu sorusuna cevap aradığına rastladım. Bir erkeğin öfkeyle karısına üç defa “boş ol” demesiyle boşanmanın gerçekleştiği, ancak sonradan pişman olup da yeniden nikâhlanması için kadının bir başkasıyla evlenip boşanması şartına rastlamış ve onu fırsata dönüştürmeye çalışıyor.

Sözüm ona buradan İslâm’ın açığını yakalamış ve kendisini kahraman ilan etmiş. Bana sorarsanız esasında bunun makul bir açıklamasını bekliyor.

Bir kere şunu çok iyi bilmesi gerekir. İslâm hâk ve kâmil bir dindir. Yani İslâm da eksik bir şey yoktur. Hiçbir soru cevapsız değildir.

Tabi “Ben Müslümanım” deyip de ilimden yoksun nice cahiller, despotlar, var ki... bu iddia karşısında tahrike kapılmış ve galiz ifadelerle yaptıkları yorumlar ile o ateistin kafasını gözünü yarmışlar adeta.

Biz şimdi buradan kimsenin kafasını-gözünü yarmayacağız. Ancak, şu meraklı ateiste ve de merak eden herkes için bu konuda makûl açıklamalarda bulunacağız.

...

Boşanma, oldukça hassas bir mevzuu olduğundan Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de yirmiyi aşkın ayette konuyu açıklayan beyanlarda bulunmuştur.

İşin aslı şöyle: Erkek eşine bir kere “boş ol!” derse boşanma gerçekleşmiş olmuyor. İki defa derse boşamış olmuyor. Ancak üçüncü defada boşama gerçekleşmiş olur. Bu durum, şartlar oluşursa şayet eşi ile tekrar nikâhlanmasına mani değildir.

Zira Yüce Allah kulunu biliyor. İnsan fıtratı gereği öfkelenip, böyle bir davranışta bulunabilir. Ancak, pişman olursa, bu pişmanlığına karşılık bağışlanır ve yeniden nikâhlanmasına izin verilir.

Olur ya hadise ikinci defa tekrar edecek olursa, yani üç defa daha “boş ol!” derse boşanma bir kez daha gerçekleşir. Tabi bu durumda bir yuvanın dağılması söz konusu, belki çocuklar vardır, mağdur olacaklardır vs. bu sefer de yine pişmanlık duydukları için bağışlanır ve yeniden nikâhlanmaya izin verilir.

Üçüncü defa artık iş tabiri caizse laçkalığa varacaktır. İşte o zaman adeta önüne aşılması zor bir set konulmuş olur ki eğer boşarsan, eşin bir başkası ile evlenip tekrar boşanmadan yeniden nikâhlanamazsın. (hatta zifaf gerçekleşme şartı var.) gibi çok sert bir ikazla karşı karşıya kalır. Bu ise tamamen caydırmaya yönelik bir hükümdür. Zaten İslam tarihinde bu nihai durum acaba vukuu bulmuş mudur-bulmamış mıdır? Şahsen hiç duymadım.

Burada bir soru daha cevap bekler olacaktır ki o da: ‘Kadına neden bu hak tanınmamıştır.’ sorusu. Sorunun akla gelmesi haklılık nedeni olabilir ancak elbette ki onun da makul açıklaması var. Kadın fıtratı gereği erkeğe göre daha kırılgandır, en ufak bir hadisede bile boşanma kapıları aralanabilir.

Yüce Allah, elbette ki kullarının fıtratını biliyor. Bütün bu kaideler insanların başta zina olmak üzere haramlara düşmemesi içindir. Ancak ateizm denen şeytani akım bu ve benzeri içi boş mesnetsiz mevzularla maalesef insanların zihinlerini bulandırıyor, dinden uzaklaştırıyor veya dine yönelmeyi engelliyor.

Din derken elbette ki İslâm. Çünkü Allah katında tek din İslâm’dır. Yani, İslâm tek ilahi dindir. Diğerlerinin tamamı insan ürünüdür ve onlar, insanı sadece hezeyana sürüklerler. Birilerinin İlahi dinler dedikleri Yahudilik ve Hristiyanlık da bu sınıfa dâhildir. Yani onlar da beşeri dindirler. Zira Kur’an’da bu isimler geçmez. Bunlara tahrif olmuş dinler demek de doğru bir ifade olmaz. Hatta insanı küfre götürür. Sanki varmış da tahrif edilmiş mânâsı çıkar ki bu son derece tehlikeli bir ifade olur.

Bunlara ilahi ya da semavi demek, insanı genel anlamda ancak dinden uzaklaştırır. Neticede özellikle yeni nesli Ateizm denen hezeyana sürükler. Çünkü onlar, çelişkiler ile doludur. İslâm ise Yüce Yaratıcının hükümlerini içerdiği için hiçbir çelişki söz konusu değildir. İnsan, İslâm’ı yaşadıkça bütün sorularına yanıt bulabilir. Yaşamayanlar ise sadece kendilerini bundan mahrum kılmış olurlar.

Ha! İlahi ya da semavi kitaplar vardır ki ona bir itirazımız olmaz. Ancak onların hepsi de hükmettiği çağlar itibariyle Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını içermekteydiler. Yani İslâm Dini’nin hüküm ve yasaklarını... Bugünkü İncil ve Tevrat ya da Zebur sadece ismen asli isimlerini taşımaktadır. İçerikleri ise beşer yani insan ürünüdür.

Şimdi bir de özellikle genç nesil arasında Deizm denen bir illeti yaymaya çalışıyorlar. Tezleri şu: “Evet bir yaratıcı var ancak O, hiçbir kural koymamıştır. Haşa peygamber yoktur, kitap yoktur, melek yoktur, kıyamet olmayacaktır, Cennet ve Cehennem yoktur şeklinde bir hezeyan üretmiş ve insanları bunun içine çekmeye çalışmaktadırlar. Bu müşrikçe bir düşüncenin ürünüdür. Zira müşrikler de Yüce Allah’ın varlığını kabul ediyor ancak onun hükümranlığını kabul etmiyorlardı. İşte hemen hemen aynı karakteristik özelliğe sahip olan şu Deizm denilen illet, adeta bir tuzaktır ve Ateizm’e yönlendirmede bir basamak olarak kullanılmaktadır.

Ez cümle... Önemlidir. Birileri Yüce Allah’ı, O’nun bildirdiği emir ve yasakları inkâr etti diye hiç bir hakikat yok olmaz. İnkâr, hakikatlerle inkârcı arasındaki bir perdedir. Dünyada olmazsa bile en geç ölüm ile birlikte istisnasız herkes gerçeklerle yüzleşecektir!..

Önemine binaen bir açıklama daha yapmak isterim; Şöyle ki: Müslüman, günah hatta büyük günah işlemez diye bir kaide yoktur. Herkes yaptığının karşılığını muhakkak görecektir...

Öte yandan bir takım medya ve sosyal medyadaki Müslümanlar adına üretilmiş tiyatrolar da İslâm’a mal edilemez. Ayrıca, günah işleyen hiçbir Müslümanın şahsında İslâm karalanamaz. Karalamaya kalkan ise bundan sadece kendisi zarar görür!.. Bu da böyle biline...

Tüm kalpler Yüce Allah’ın elindedir. Her şey sadece bir niyete bakmaktadır. Kul Rabbine yönelirse, Allah’ın merhameti sonsuzdur, O elbette ki kulunu kurtuluşa eriştirecektir. O asla vaadinden dönmez.

Atilla Mehdigil