Alevilik tabi ki de geniş bir konu. Ancak son günlerde siyasi mercie taşınması, kafalarda bir takım soru işaretleri doğurmuştur.
Aslında şunu baştan ifade etmek gerekir ki bu ve benzeri milli ve manevi hususları siyasi arenaya taşımak, bir bakıma siyasilerin acziyetinden kaynaklanmaktadır.
İşte bu pencereden bakıldığında Alevilik hakkında zihinleri durultmak adına, siyasi açıdan sağlıklı bir yorum getirmek önem arz etmektedir.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki Alevilik milli ve manevi açıdan Türkiye’nin bir gerçeğidir. Aleviler milletimizin bir parçasıdır.
Asırlardan beri Anadolu topraklarını birlikte paylaşmış, birlikte sürmüş, birlikte hasat etmişiz. Yerine göre kız verip almışız, okullarımızda aynı sıraları paylaşmış, kışlalarımızda aynı yerlerde nöbetler tutmuş, koğuşlarımızda altlı üstlü ranzalarda birlikte yatmışız. O zamanlar sen alevi ben sünniyim ikilemini aklımızdan bile geçirmemişiz.
Zamanla siyasi bir malzeme haline getirilmiş Alevilik. Dış mihrakların dürtüsüyle bir iç çatışmaya alet edilmiş ve Alevilik-Sünnilik diyerek suni bir kaos icat edilmiş.
Tıpkı etnik köken açısından Türkçülük-Kürtçülük; yönetimsel açıdan, sağcılık-solculuk ya da laik-anti laiklik gibi ucube bir takım fraksiyonlar üretip, vatanımızda bölücülük yapmış, kardeş kavgasını aramıza sokmuş ve de körüklemiş oldukları gibi...
Hele hele son zamanlarda adeta kendi elleriyle üretip, besleyip büyüttükleri bir takım uydurma terör örgütlerini kullanarak milleti kutuplaştırdıkları gibi...
Kimse kusura bakmasın Aleviler, vatanımızın bir mozaiğidir. Tıpkı Kürtlerin, Türklerin, Lazların, Çerkezlerin, Abazaların... olduğu gibi... Hepimiz bu geminin yolcusuyuz. Batılıların uydurduğu avam kaması, lordlar kamarsı diye bir şey yok.
İslam’da ikinci sınıf insan yoktur. İslam’a göre inancından dolayı kimse kınanamaz. İslam’da tebliğ metodu esastır. İslam’da hakkın ve sabrın tavsiyesi esastır. İslam, herkese yaşama hakkı tanır. Başkalarının kutsiyetine saldırıda bulunmadıktan sonra herkes inancını özgürce yaşar.
İslam’da din kardeşliği esastır. Allah’a iman etmiş herkes din kardeşidir. Üstünlük yalnızca takvadadır ve takva, günahtan en fazla sakınmaktır. Bugün özellikle siyasi kaygılar ile ne günah biliniyor ne de sakınılıyor. Yazık ki çok yazık... Bir gün herkes hesap verecek.
Bir arada yaşadığınız kitleler ile elbette karşılıklı mutabık kalınacak bir takım anlaşmalar, sözleşmeler yapabilirsiniz/yapılabilmelisiniz. Aksi takdirde toplumsal bir kaos yaşanır ve bundan herkes zararlı çıkar.
Birileri koltuğuna yapışmış kalmış, sanki oradan bir daha kalmayacak! Sanki ölüm yok gibi davranıyor. Yerini korumak için essah-yalan demeden her türlü argümana sarılıyor. Yalan, iftira, gıybet, haset ne dersen var. Hale hele kendi rezilliklerini başkaları yapmış ya da yapacak gibi iftiralar... Bunları nasılda ustaca yapıyorlar pes doğrusu!..
Herkes şunu çok iyi idrak etsin ki bu millet, bu memleket, etnik kökenleriyle, siyasi farklılıklarıyla, farklı inanç esaslarıyla kısacası bütün mozaikleriyle bir arada yaşamayı yeniden başaracaktır. Bunu şu anki mevcut siyasi anlayışa rağmen ve en kısa zamanda başaracaktır.
Herkes de bunu böyle bilmeli...