Her gün değilse bile sık sık yapılan baskınlarda kimi zaman yüzler, kimi zaman tonlarla ifade edilen uyuşturucu madde yakalandığı haberleri geliyor. Hemen her baskının görüntüleri de medyaya yansıyor. Bu arada İçişleri Bakanı başta olmak üzere siyasilerce yapılan açıklamalarda da işin ciddiyeti net bir şekilde görülüyor. Bunun da ötesinde büyük şehirlerde bazı mahallelerin artık dile düştüğü, uyuşturucu satıcısı ve içicilerinin bazı mahalleleri mesken tuttuklarının bilinmeyen bir yanı kalmadı. Kaldı ki, eğer ayda bir ya da iki kez ton ile ifade edilen miktarda uyuşturucu yakalanıyorsa, işin boyutları giderek büyüyor demektir. Çünkü bizim yakalananlardan haberimiz var, yakalanmayanların miktarını bilmiyoruz. Ancak görünen o ki, ülkemiz sadece Asya’dan gelen, Avrupa’ya giden uyuşturucuya köprülük görevi bile yapıyor olsa, sanıyorum bu iş ile ilgilenen içici ve satıcılar giderek bir sektör oluşturuyor demektir.
Hemen belirteyim ki, derdim giderek siyasette malzeme olarak kullanılmaya başlanan uyuşturucu konusunu bahane ederek bir tarafı suçlamak değil. Çünkü kim kimi ya da kimleri suçlarsa suçlasın, yapılması gereken tüm kesimler el ele vererek ülkemizde her gün artan uyuşturucu içicisi ve satıcılarının kökünün kazınmasıdır. Bunun çok kolay olmadığını biliyorum. Belki bu işin üzerine yıllar önce gidilmesi, toplumda bir taban oluşturmasının önlenmesi gerekirdi. Ancak şimdiye kadar yapılmadı diye bundan sonra da yapılmaması gerekmiyor. Çünkü uyuşturucu ile mücadele ne kadar ertelenirse ülkemize ve insanımıza, özellikle de gençlerimize vereceği zarar büyüyerek gidecektir.
Bu bakımdan işin siyasi bir malzeme olarak kullanılmasından çok, sorunun kökünün kazınması gerekiyor. Çünkü siyasette kullanılmaya başladığında karşılıklı ithamlar sertleşiyor; mesele bir sorunun ortaya konulması ve tartışılmasından çıkarak, tarafların birbirini yenmesine dönüşüyor. İş bir de siyasi malzeme olarak kullanılmaya başlandığında sorun bir kenara itilerek kim kimi mağlup etti noktasına varıyor.
Son günlerde konu yeniden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından uyuşturucu baronları yönüyle gündeme getirildi. Bu arada İçişleri Bakanı’na yönelik birtakım ithamlarda da bulunuldu. Buna karşılık İçişleri Bakanı Soylu da haftada 5 bin uyuşturucu kullanıcısı ve satıcısının yakalanarak yargıya havale edildiğini söyledi. Yani gerekli mücadelenin yapıldığını belirtti. Hemen belirteyim ki; İçişleri Bakanı Soylu’nun verdiği rakam ciddi bir mücadeleyi gösteriyor olsa da, uyuşturucu salgınının insanı ürpertecek boyuta ulaştığını da gösteriyor. Olaylar bu noktada seyrederken dünkü bir gazetede, “Mahalledeki 10 gençten biri içici, biri satıcı” başlığı altında İzmir mahreçli bir haberin çıkması gösterdi ki ülkemiz ciddi olarak bir uyuşturucu salgını ile karşı karşıyadır. Bu işin polemiğinin yapılması sadece uyuşturucu baronlarının işine yarayacaktır. Çünkü bir şehrimizin bir mahallesindeki gençlerimizin böylesine gençlerimizin uyuşturucu ile ilgili konuma gelmiş olması, felaketin boyutunu göstermeye yetecektir.
Yapılan açıklamalarda, gerçek rakamlar değil de verilen mücadelede başarılı olunduğunu göstermek adına rakamların azaltılması söz konusu ise bu rakam hilesi de kimseye bir fayda sağlamayacaktır. Sadece içici bağımlıları ile satıcılarının artması ve bunların giderek cezaevlerini doldurmaları sonucuna varılacaktır. Ayrıca bir gencimiz uyuşturucu bağımlısı haline geldikten sonra onların eski hallerine kavuşturulması sanıldığı kadar kolay değildir. Bu yüzden pek çok anne baba evladını kaybetmenin acısını yaşarken, ellerinden bir şeyin gelmiyor oluşu sebebiyle hayatları kararıyor.