Geçtiğimiz haftaki yazımda, Trabzonspor teknik direktörü Şenol Güneş’in artık üçüncü zarfı açması gerektiğini söylemiştim. (yazı linki

Bilmeyenler için üçüncü mektup meselesi şöyle:

Bir şirkette CEO değişimi olmuş. Eski CEO, çekmeceye üç mektup bırakmış ve yeni gelen CEO'ya işler kötü giderse tek tek bunları aç demiş.

İlerleyen zamanlarda işler kötü gitmeye başlamış. CEO'nun aklına mektuplar gelmiş. İlk mektubu açmış. Mektupta "geçmişi suçla" yazıyormuş. Buna istinaden geçmişi suçlamış, enkaz devraldım, işte efendime söyleyeyim geçmişte şöyle idi cart curt derken bir zaman kazanmış. Fakat devamında işler yeniden kötüye gitmiş. 

İkinci mektubu da açmış ve mektupta "çevrendekileri suçla" yazıyormuş. Buna müteakip olarak ben iyiyim fakat çevrem kötü demeye başlamış ve yine süre kazanmış.

Derken işler daha da kötüye gidince son çare üçüncü mektubu açmış ve mektupta şöyle yazıyormuş:

"Sen de üç mektup yazmaya başla."

Trabzonspor, ligin en zayıf halkalarından biri olan ve küme düşmesi haftalar öncesinden kesinleşen Hatayspor’a mağlup oldu. “Şaşırdık mı?” sorusunun yanıtı, sezon başından bu yana yaşananlara bakıldığında ne yazık ki “hayır.” 

Çünkü Trabzonspor için bu sezonun en büyük problemi, sahada varlık gösteremeyen, ruhsuz ve ne oynadığı belli olmayan bir takım haline gelmekti.

Hatayspor karşısında alınan yenilgi, yalnızca bir mağlubiyet değil; Trabzonspor’un içinde bulunduğu mental çöküşün de en net göstergelerinden biri oldu. 

Haftalardır temposuz, disiplinsiz ve ne yaptığını bilmeyen bir oyunla sahada gezinen bu takımın, hedefi kalmamış bir rakibe karşı dahi bu kadar aciz duruma düşmesi affedilecek gibi değil.

Şampiyonluk sezonunun üzerinden çok zaman geçmeden, Trabzonspor’un böylesine bir düşüşe geçmesi futbol aklıyla yönetilememenin en somut örneklerinden biri. Kadro mühendisliğinden teknik direktör tercihlerine kadar yapılan yanlışların sahaya yansıması, bu tür hezimetlerle sonuçlanıyor. 

Futbolcuların maç seçtiği, bazılarının ise sadece kontrat süresini doldurmak için sahaya çıktığı bir ortamda, böyle bir yenilgi sürpriz olmaz.

Taraftar, takımını izlerken heyecan duymak istiyor, bir hedefi olmasını bekliyor. Ancak bu ruhsuzluk devam ettiği sürece Trabzonspor, sadece geçmiş başarılarına nostaljik bir şekilde bakan bir kulüp olmaktan öteye gidemez. Yönetim, teknik ekip ve futbolcular bu durumdan ders çıkarmalı, çünkü Trabzonspor’un ne taraftarını ne de armasını bu kadar basit bir şekilde küçük düşürmeye hakkı var.