Şehirleşmenin, isterseniz buna modernleşmenin bir sonucu diyelim, uzun yıllar millet olarak hissetmediğimiz bir takım problemleri çıkıyor. Genellikle kimsesiz çocukların giderek artış göstermesi, bunun yanında yaşlıların yalnızlığa mahkûm edilmesi de eklendiğinde, şehirler her geçen gün biraz daha büyümesine ve kalabalıklaşmasına rağmen yalnız insanlar sürekli artıyor. Özellikle de yaşlılar milyonların içinde tek başlarına ölümü bekliyorlar. Elbette bu hususlara bir takım gerekçeler bulmak mümkün. Ancak, bir sorunun izahından çok o sorunun ortadan kaldırılması önem taşıyor. Sanıyorum hızlı bir şehirleşmenin ortaya çıkardığı sorunları bizim nesil baştan sona yaşadı. Çünkü ilkokul yıllarımda kırsal kesimde nüfusun yüzde 70-80’lerinin yaşadığı okul kitaplarında aktarılır, bu bilgi ile birlikte gelişmenin ve modernleşmenin, bir diğer ifadeyle Avrupalılaşmanın yolunun şehirleşmeden geçtiği vurgulanırdı.
Maksadım şehirleşmenin faydaları ya da zararları nelerdir, ülkelerin gelişmişliği şehirleşme ile ne ölçüde irtibatlıdır bunları tartışmak değil. Çünkü geldiğimiz noktada toplumda ortaya çıkan değişim, başkalaşıma dönüştü. Çünkü Avrupa taklitçiliğinin sonucunun nereye varacağı o günlerde gerektiği kadar araştırılmadı. Ancak, şehirleşme beraberinde aile parçalanmalarını gündeme getirdi. Büyük ailelerin yerini çekirdek olarak ifade edilen küçük aileler aldı. Çünkü kırsaldan şehirlere göç genellikle kırsal kesimdeki ailelerin bir bütün olarak göçünü değil, bir parçasını şehre taşıdı. Büyükanne ve büyükbabalar memleketlerinde kadılar, gençler şehirlere göç etti. Böylece şehirlerde anne, baba ve bir ya da iki çocuktan oluşan aileler oluşmaya başladı. Zaten kırsal kesimden şehre gelindiğinde memleketlerindeki yaşayışlarını şehre aktarmak mümkün olmadı. Çünkü kırsal kesimden şehre gelenler genellikle şehirlerin gecekondu kesimlerine yerleştiler.
Çünkü şehre ilk göçenler geldikleri yerlere kök salmak için yoğun bir mücadele vermek zorunda idiler. Böyle olunca köylerdeki 5 ve daha fazla çocuktan oluşan ailelerin yerini ister istemez bir, en fazla iki çocuklu aileler aldı. Ülkenin çeşitli köşelerinden gelmiş insanların yaptıkları evliliklerde kırsal kesime göre daha zayıf oldu. Özellikle var olan anlayış farklılıkları giderek evlilikleri de kısa ömürlü hale getirdi. Sonuçta önceleri kırsal kesime göre evlenme yaşları yükseldi, ardından boşanmalar arttı. Sonuç olarak kimsesiz çocuklar ve yalnız yaşlılar toplumda artmaya başladı. Geldiğimiz noktada kimsesiz çocuklar sorununa benzer bir de yaşlılar sorunu var. Hâlbuki büyük aile döneminde evliklerin herhangi bir sebeple dağılması çocuklar ve yaşlıların sahipsiz kalmalarına imkân vermiyordu. Çünkü büyükanne ve büyükbabalar çocukları ayrılmış bile olsalar evlerinde yaşamayı sürdürüyorlardı. Böylece ayrılmış anne-babaların çocukları kimsesiz durumuna düşmüyorlardı. Büyükanne ve babalarının kanatları altında hayatlarını sürdürüyorlardı. Kısacası yalnızlık çekmiyor, sevgisiz kalmıyorlardı.
Her sene ülkemizde kimsesiz çocuklar günleri düzenleniyor, sorunun çözümü üzerine bir takım çalışmalar yapılıyor ama şahsen bir sonuç alınabildiği kanaatinde değilim. Kimsesiz kalan çocuklara devletin kol kanat germesi tüm kimsesizleri kucaklayıcı olabilse soruna nispeten bir çözüm getirebilir ama anne, baba ve büyükanne ve büyükbabalarının sevgi ve şefkatini bulmaları mümkün olmuyor. Bunları laf olsun diye yazıyor değilim. Hemen belirteyim ki, annesiz büyüyen bir kedi yavrusu miyavlamayı bile doğru dürüst öğrenemiyor. Bu bakımdan anne ve babanın yerini, bunlar yoksa büyükanne ve büyükbabaların yerini tam olarak doldurmak mümkün değil.
Peki, ne olacak diye sorabilirsiniz. Bundan sonra yapılabilecek fazla bir şey olduğu kanaatinde değilim. Çünkü Batılılaşma sevdası bizi kendi değerlerimizden kopardı ve yeni bir toplum oluştu. Hâlâ da Batılılaşacağız diye çırpınıp durduğumuz, kendimize örnek aldığımız değerlerin insanımızı mutlu etmesi mümkün değil. Bunun farkına varılabilirse belki bazı sorunlar azaltılabilir. Kaldı ki, sorun sadece kimsesizlerin çoğalmasından da ibaret değil. Sevgisiz yetişen yavrular ve tek başına ölümü bekleyen yaşlıların daha artmaması için mümkünse büyük aile tipine dönülmesi mümkün, değilse hiç olmazsa bundan sonra köyden kente göçün tersine döndürülmesi sağlanmalı.