Halk arasında söylene gelen bir söz vardır: ‘Et-tekrarı ahsen velev kane yüz seksen.' Arapça’yla karışık söylenen bu sözün anlamı şudur: ‘Yüz seksen defa da olsa tekrar güzeldir.’
Bizler de Müslümanlar olarak bildiklerimizi zaman zaman yeniden tekrar etmemizde elbetteki fayda vardır. Böylelikle kulluk vazifelerimizi bir kez daha gözden geçirmemizi, olur ya bilmediklerimizi öğrenmemizi, varsa unuttuklarımızı hatırlamamızı ve bu vesile ile ihmal ettiğimiz bir takım vazifelerimizi ikmal etmemizi sağlamış oluruz.
Yüce Allah, kulluk vazifelerimizi en özet şekliyle Kur'an'ı Kerim'in üçer ayetlik en kısa üç suresinden biri olan Asr Suresi ile bizlere bildirilmiştir. Bunlar sırasıyla İman, salih amel ve hakkın ve sabrın tavsiyesi ki bu üçüncüsüne cihad da denir. İşte bu vazifeleri samimi bir kalp ile bir hakkın yerine getirmemiz, inşallah bizi Yüce Allah’ın razı olacağı bir kulluk mertebesine eriştirecektir.
O halde Asr Suresi’nin mânâsını bir kez daha tekrar edip, sonra da mesajı üzerinde tefekkür etmeye çalışalım. Buyuruyor ki Yüce Allah, ‘Zamana yemin olsun ki, insanlar mutlaka hüsrandadır. Ancak, iman edenler, salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye
edenler müstesnadır.’
Peki, biz Asr Suresi’nin mesajını gereği gibi anlıyor muyuz? Anladıklarımızı hayatımıza tatbik ediyor muyuz? ... Her halde bu hususları biraz açmamız icap eder.
Şu kadar ki, Yüce Allah, ‘Düşünüp ibret alırsınız diye her şeyden çiftler yarattık.’ buyuruyor. (Zâriyat/49) Bu anlamda mahlûkat, temelde fâni (Kâinat) ve bâki (Âhiret) olmak üzere iki ana âlem olarak yaratılmıştır. Yine bu âlemler de çifter âlemden ibaret yaratılmışlardır. Şöyle ki; Kainat madde ve mânâ, Âhiret ise Cennet ve Cehennem olarak ikişer âlem olarak yaratılmışlardır.
Kâinat’taki varlıkların bir kısmı Mânâ ve bir kısmı da Madde âleminin varlıklarıdır. Melekler ve cinler gibi bedensel duyularla algılayamadığımız varlıklar Mânâ; taş, toprak, hava, su, nebatat,
hayvanat ve de gök cisimleri gibi bedensel duyularla algıladığımız varlıklar da Madde Âlemi’nin varlıklarıdır. Ancak, bir varlık var ki o bu kaidenin dışındadır. O, hem Madde ve hem de Mânâ âleminin varlığıdır.
Kimdir peki o varlık? ... İşte o insandır. Yani ben, biz, bizler. İnsan, ruh ve bedenden ibaret yaratılmıştır. Beden Madde, ruh ise Mânâ Âlemi’nin varlığıdırlar. Bu özellik sadece insana mahsustur. O nedenledir ki Yüce Allah, ‘Ben, insanı eşref-i mahlûk olarak yarattım.’ buyuruyor. Yani şerefli varlık...
Yaratılmış her varlığın mutlak surette kendine has zaruri ihtiyaçları vardır. Mesela meleklerin ve cinlerin Rablerine kulluk ihtiyaçları vardır. Maddenin temel taşı atomun yapısında bulunan elektron, nötron ve protonların bir ahenk içerisinde hareket etme ihtiyaçları vardır. Gök cisimlerinin kendilerine tayin edilmiş yörünge üzerinde seyr-i endam etme ihtiyaçları vardır.
Tabii bütün canlı varlıkların da yine kendilerine has bir takım ihtiyaçları vardır.
İnsana gelince onun ihtiyaçları çok daha farklıdır. İnsan hem Madde ve hem de Mânâ alemlerinin
varlığı olduğundan ihtiyaçları da madde ve mânâ boyutludur. İnsan bedeninin olmazsa olmaz en temel ihtiyaçları sırasıyla hava, su ve yemektir. Çeşitli araştırmalar neticesinde insan bedeninin
havasızlığa altı dakika, susuzluğa altı gün ve yemek ihtiyacı karşılanmadan en fazla altı hafta
dayanabileceği tespit edilmiştir. Bu süreler içerisinde ihtiyaçlar karşılanmazsa beden ölüm
ile karşı karşıya kalır.
Tıpkı beden gibi insan ruhunun da kendine has olmazsa olmaz ihtiyaçları vardır. Ruh, Mânâ Âlemi’nin varlığı olduğu için ihtiyaçları da mânâ boyutludur. Mânâ Âlemi’nin bir diğer ismi de Gayb Âlemi’dir. Gaybı ise yalnız Allah bilir. Dolayısıyla ruhumuzun ihtiyaçlarının neler olduğunu da ancak Yüce Allah’ın bildirmesi ile bilebiliriz. İşte, ruhumuzun olmazsa olmaz en temel üç ihtiyacı Asr Suresi’nde bildirilmiştir. Onlar, İman, salih amel ve cihaddır.
Bedenin en temel üç ihtiyacı karşılanmadığı takdirde ölüm vukuu bulurken, ruhun bu en temel ihtiyaçları karşılanmadığı takdirde ruh hüsrana uğrar. Çünkü ruh ölümsüzdür.
Beden ve ruhun ihtiyaçları görevleri açısından birlikte düşünüldüğünde ruhun her bir ihtiyacı, kendisine karşılık gelen bedenin ihtiyacını beli bir ölçüye büründürür. Gerek bedenin ve gerekse ruhun bu üçer temel ihtiyaçları dışında başka ihtiyaçları da vardır.
Onlar da bir sonraki yazıda ele alınacak...