Millet İttifakı’nın açıkladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş anayasa taslağının ardından iktidar kanadından hemen felaket tellallığı başlatıldı. Böylece bir taslak metni üzerinden muhalefet kötülenmeye, ortaya koyduğu çalışma değersizleştirilmeye çalışılıyor oldu. Hemen belirteyim ki, elbette ister iktidar kanadından ister muhalefetten gelmiş olsun söz konusu teklifler eleştirilecektir. Demokrasilerde işin doğrusunu bulma da böyle sağlanır. Söz konusu yeni anayasa taslağına gösterilen ilk tepkinin, “Atılı Masa’nın teklifi kaosa yol açar” ya da “Altılı Masa’nın vaatleri FETÖ ve HDP’ye umut oldu” gibi birtakım nitelendirmelerle üzerinde düşünmeyi ve daha iyisinin nasıl bulunacağına yönelik önerilerin gündeme getirilmesini engelleyici, bunun da ötesinde toplumun peşin olarak teklifi reddetmesini öngören yaklaşımlar toplumsal barışa hizmet etmeyeceği gibi toplum olarak yaşamakta olduğumuz sosyal bunalımı hafifletmeyecektir. Çünkü her gün işlenen vahşi cinayetler, insanların birbirleri ile sakin sakin konuşamadıkları bir ortamın böylece sürüp gitmesi anlamına gelen yaklaşımlardan toplumun sağlayacağı bir fayda da yoktur.

Özellikle de yönetme durumunda olanların hakaret, şiddet içeren konuşmalar yapıyor olmaları toplumsal olarak yaşadığımız psikolojik olarak patlamaya hazır hale gelişimizin temelini oluşturuyor. Böyle olunca iktidarda kim olursa olsun, idarecilerin birinci görevi, toplumsal barış ve huzuru sağlamak olmalı, haberleşme araçları üzerindeki etkilerine güvenerek muhalefetten gelen her teklifi geçersiz kılma çabaları ister istemez var olan ayrışmayı ve kamplaşmayı artıracak, bundan da ülkemiz zarar görecektir.

Bu noktada Pazar günü Millet İttifakı partilerinin topluma açıkladığı yeni dönemle ilgili anayasa taslağını TRT’nin görmezden gelmesinin, yeni taslağın millete ulaşmasını engellenmek anlamına geldiğini söylemek sanıyorum yanlış bir değerlendirme olmayacaktır. Unutulmasın ki, TRT toplumun ortak malıdır. Bu bakımdan sadece iktidar kanadını memnun edecek birtakım davranışlar belki iktidarı memnun ve mutlu eder ama bu toplumun geriye kalan büyük bir bölümünün bu kuruma güveni zayıflayacaktır. Bunun yanında iktidar yanlısı medyada da yukarıda iki örneğini verdiğim olayla ilgili değerlendirmenin bazıları tarafından yapılan “Altılı Masa haber bile olmadı” şeklindeki değerlendirme sanıyorum iktidar yanlısı medyanın olayı gözden kaçırma anlayışını gizlemeye yönelik olabilir. Ancak bir yandan toplumsal kucaklaşmanın sağlanmasına duyulan ihtiyaç dile getirilirken öbür yandan muhalefet yokmuş havası estirilmesinin makul bir izahı var mıdır bilemiyorum. Bu arada 2023’ü müjde yılı olarak ilan eden bazı medya organlarının, “2023 seçim yılı olmasaydı, iktidar acaba müjde yılı haline getirir miydi?” sorusunun cevabını düşünmeleri gerekirdi.

Elbette her siyasi parti iktidar olmak için çalışır. Ancak bunun için her yol mübah anlayışı doğru değildir. Peşin olarak benim gibi düşünmeyen, benim yanımda yer almayan her söz ve hareket yanlıştır, ülke için zararlıdır yaklaşımı ister istemez ülkede çatışmaya yol açıyor. Bunun örneklerini yıllardan beri görüyor ve yaşıyoruz. Bugün gelinen noktada siyaset dilinde yaşanan şiddet içeren söylemler ve hakarete varan sözler ister istemez insanların dünyasını psikolojik olarak yaşanmaz hale getiriyor.

Sözü uzatmaya gerek yok; görünen o ki, siyasette sergilenen manzara pek değişeceğe benzemiyor. Değişimin tek yolu da seçimden geçiyor. Ancak özellikle iletişim vasıtalarında iktidar kanadının var olan hâkimiyetine güvenerek her konuyu tersten millete gösterme gayretinin ülkeye zarar vereceğini unutmamak gerekiyor.