Aynı tarihli bir gazetemizin iki ayrı sayfasında iki farklı başlık dikkatimi çekti. Birisi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun konuşmasından alınmış ve “Darbe ve terörle birlikte savaşalım. Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var” başlığı altında verilmişti. Aynı sayfanın arkasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasından alınmış, “Avrupa ile ortak gelecek hayali zor” başlığı altında verilmişti. Başlıklar üzerinde biraz durunca ister istemez yıllardır AB kapısında bekletilen bir Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor olsalar, şimdiye kadar çoktan AB üyesi olmamız gerekmez miydi? Bunun ötesinde meseleye Avrupa ile ortak bir gelecek kurma hayali zor” başlığı açısından baktığımızda da o zaman sık, “Mademki AB ile geleceğe dönük ortak hayal kurmamız mümkün değil, niçin her fırsatta nihai hedefimizin AB üyeliği şeklindeki düşüncemizi her fırsatta tekrarlar, ısrarlı bir şekilde tekrarlıyoruz. Demek istediğim o ki, Avrupa’nın bize ihtiyacı olup olmadığı onların bileceği bir iş. Ancak öncelikli olarak bizim Avrupa konusundaki tavrımızın bir netliğe kavuşturulması gerekiyor. Çünkü biz kendi kendimize Avrupa’nın bize ihtiyacı var derken Avrupalıların böyle bir ihtiyaçlarının olmadığı ortada. Eğer, Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı olsaydı yıllardan beri teröristleri ülkelerinde barındırarak ve onları her bakımdan destekleyerek terörle mücadelemize destek vermek yerine teröristlerle kol kola girmeyi tercih ediyorlarsa bunun ötesinde tüm söylenenlerin yalan olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

Aynı çelişkili durumu ABD ile ilişkilerimizde de yaşıyoruz. Her fırsatta ABD’yi dost ve müttefik olarak nitelendiriyoruz ama bunun gerçek olmadığı her fırsatta ABD tarafından bir takım söz ve davranışlarla açığa vuruluyor. Bunun pek çok örneği hemen her gün sergileniyor. Söz gelimi teröristler silah ve para ile destekleniyor. Bununla da kalınmayarak teröristleri ABD’li subaylar eğitiyorlar. Bu yapılanların ne olduğunun artık bilinmeyin yanı kalmadı. Irak’tan sonra Suriye’de de bir özerk bölge oluşturulmasına çalışıldığı, hatta bunun adımlarının atıldığı, oluşturulacak özerk bölgenin yerinin tespit edildiği de biliniyor. Bu noktada AB ülkelerinin terör destekçiliği konusunda ABD ile birlikte hareket ettikleri, her platformda birbirlerine destek verdikleri düşünüldüğünde Türkiye’nin ABD ve AB için kendi kendine bir takım gerçeğe uymayan değerlendirmeler yapması sadece kendimizi kandırmaktan öte gitmiyor. 

Çünkü küresel güçler dünyayı sömürürken birbirlerinin ayaklarına basmamak üzere anlaşmışlar. Meseleye bu pencereden baktığımızda Rusya ile ilişkilerimizde de sadece bugünkü şartlara bakarak bir değerlendirme yapmanın bizi doğru bir sonuca ulaştırmayacağını görmek durumundayız. 
Son söz olarak birlikte üyesi olduğumuz NATO’nun bile Yunanistan ile bir takım problemler ortaya çıktığından sadece ABD değil AB ülkelerinin de Yunanistan’ın yanında yer aldıklarını hatırlamak yetecektir. Bu bakımdan dünya üzerinde oluşturulmuş düzen sadece Haçlı-Siyonist ittifakının hedeflerine hizmet ediyor. AB ve ABD’de bunu bilerek yapıyorlar. Bize açıkça, siz ne düşünürseniz düşünün bizim için Yunanistan vazgeçilmezdir havası estiriyorlar. Hatta terör destekçiliği konusunda ABD, AB ve Yunanistan birlikte hareket ediyorlar. Bu bakımdan Avrupa’nın bize ihtiyacı olduğu gibi bir yaklaşım kendimizi kandırmak öte bir anlam ifade etmez. Bu noktada diplomaside bu tür eylem ve söylemler olabilir. Önemli olan gerçekleri gözden kaçırmamak gerekir denebilir. Buna bir itirazım yok ama birde açıkça yaşananlar ve sergilenen tavırlar söz konusu. Sanıyorum diploması başkalarını kandırmak mesleği gibi algıların olsa da, hiç olmazsa kendimizi kandırmamak gerekiyor.