ABD gelip bölgeye iyice yerleşti. Üslerini yaygınlaştırdı, üsleri silah deposu haline getirdi. Bununla da kalmadı terör örgütlerini sürekli olarak silahlandırıyor. Kısacası, ABD’nin bölgemizdeki varlığı attığı somut adımların sonucudur. Bu bakımdan atacağı adımlar konusunda ABD zaten kimseden izin almıyor. İzin almış olsaydı varlığını böylesine sürdürebilir miydi? Bu bakımdan ABD’den somut adım atmasını beklemek, hep bölge ülkelerinin aleyhine bir gelişmeyi ifade edecektir. Gerçi bu defaki Türkiye’den gelen, “ABD’den somut adım bekliyoruz” çağrısı F-16 uçak satışı ile ilgili olmakla birlikte görünen o ki, bir şeyler almadan ABD’nin Türkiye’nin istekleri doğrultusunda bir adım atmasını beklemek pek gerçekçi olmuyor.
Çünkü onların sadece kendi çıkarlarını koruyan bir takım plan ve programları var. Bu bakımdan ABD’nin geri adım atmasını sağlamak için en azından bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Söz gelimi Türkiye olarak İncirlik Üssü’nü kapattırdığımızda yanı başımızdaki bir başka ülkenin kapılarını hemen açmaması gerekiyor. Bir başka ifadeyle bölge ülkeleri birbirlerine küsme yarışını terk ederek aynı hedefe yönledikleri takdirde ABD’den somut adım atmasını istemek ve beklemek anlamlı olabilir.
Hâlbuki tam tersi oluyor. Sanki bölge ülkeleri ABD’ye şirin görünme yarışına giriyorlar. Böyle olunca da onlar da istedikleri gibi hareket ediyor; istediklerini dikte ettirmeye çalışıyorlar. Bunun için bir takım ambargolar uyguluyor, hiç utanmadan, sıkılmadan Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın aldık diye akıllarınca cezalandırmaya çalışıyorlar. İleri sürdükleri gerekçe ise Rus savunma sistemlerinin NATO’ya entegre olması mümkün değilmiş. İyi de aynı füze sistemleri yıllardan beri NATO üyesi Yunanistan’ın elinde yok mu? Onların elindeki füze sistemleri NATO’nun çalışmalarına olumsuz etki yapmıyor mu?
Sözün kısası, çeşitli kereler dikkat çekmeye çalıştığım gibi, Müslümanlar Haçlılardan destek ve yardım bekledikleri sürece bugün ABD yarın bir başka Haçlı ülkesinin yaptırımı ile karşılaşmamız söz konusu olabilir. Bundan kurtuluşun yolu kendimize yeterli hale gelmek, her türlü ihtiyacımızı kendimiz karşılar olmamız şart. Bu olmadan, Haçlıların vereceği, daha doğrusu satacağı silahlarla Haçlıların etkisinden kurtulmak imkânsız değil ama güç olacaktır. Özellikle de İslam Birliği’ni hayata geçirebildiğimiz takdirde Haçlılara emir verir duruma gelmesek bile onlar bir ambargo uygulamaya kalktıklarında düşünmek zorunda kalacaklardır. Bunun için yaptıklarımız konusunda kendimizi kandırmaya gerek duymadan millet olarak hep birlikte ayağa kalkmamız gerekiyor. Unutulmasın ki, bu ülke bizim, hem de anamızın ak sütü kadar helal. Çünkü bu toprakları vatan yapmak için yüzyıllar boyu milyonlarca şehit verdik. En azından onlara karşı borcumuzu ödemek bakımından gereksiz sen-ben kavgasını bir kenara bırakarak Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak boynumuzun borcu. Yeniden Büyük Türkiye kurulduğunda zaten bu ülkenin her ferdi payına düşeni alacaktır. Ama bunun yerine günlük bir takım polemiklerle vakit geçirip ondan sonra da ABD’den attığı adımdan geri çekilmesini beklemek zaman kaybından öte geçmeyecektir.
Kısacası, birbirimizle kavga ederek her türlü imkânımızı harcamak yerine tüm imkânlarımızı Yeniden Büyük Türkiye’nin kurulması için harekete geçirdiğimiz takdirde, sadece bizler değil, tüm dünya huzura kavuşacaktır. Bunun için de Haçlı-Siyonist ittifakının bölgemizdeki ileri karakolu olarak kendini gören ABD’nin en kısa zamanda bölgemizden uzaklaştırılması gerekiyor.