Mel Gibson’un yönetmenliğini yaptığı, “Tutku” filmi 2004’te Türkiye’deki sinemalarda oynamaya başlayınca filimdeki sahnelerden yüzü kızaran Siyonistler, televizyon ekranlarından, “Bizi böyle görmeniz doğru değil, biz böyle olayları yapmadık” demeye getirirlerken, tekerlekli sandalyedeki bir piri fani olan Şeyh Ahmet Yasin’i Amerika’nın verdiği silahlarla öldürmenin ardından her gün birkaç çocuk ve kadın öldürmeye devam etmeleri, kan koklamadan uyuyamayan bir millet haline gelmeleri ve 17.04.2004 Şeyh Ahmet Yasin’in yerine seçilen Abdülaziz Rantisi’yi de öldürmeleriyle ecdatlarının katillik geleneğini devam ettirdiklerini ispat ettiler.
Şu anda dünyanın her tarafında Katolik, Ortodoks, Protestan ve daha küçük bir çok mezhebin kiliselerinde okunan Matta İncil’inin 23/33-36 bölümünde Yahudilere şöyle sesleniyorlar: “Siz, ey yılanlar, siz ey engerek nesli! Cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? Bunun için işte, size peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarını öldürecek ve Haç’a gereceksiniz ve bazılarını havralarda dövecek ve şehirden şehre kovacaksınız ki, salih olan Habil’in kanından, mabetle mezbaha/kesimhane arasında öldürdüğünüz Barahiya oğlu Zekariyya’nın kanına kadar, yeryüzünde dökülen her salih kan üzerinize gelsin. Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler bu neslin üzerine gelecektir.”
Kur’an’ın ifadesiyle kendilerine gönderilen peygamberleri bile öldüren bu insanlardan merhamet beklemek, Tuz Gölü’nde sümbül yetiştirmek gibi bir şey.
Rabbimiz onlar için: “…Onlara zillet ve meskenet damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere nebileri öldürmeleri nedeniyledir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir” buyurur. (Bakara süresi ayet 2/61)
Hiçbir kimsenin, “Ateşe niçin yakıyorsun, zehre niçin öldürüyorsun, akrebe niçin sokuyorsun” diye kızmaya hakkı yoktur. O Yahudiler ki kendilerini esaretten kurtaran Musa’ya (A.S.) hainlik yapıp altından buzağı yapıp tapındılar (A’raf süresi ayet 147).
Kendilerine gönderilen peygamberleri öldürdüler.
Ama hep peygamberlerin talimatı ve ona inanan müminler galip gelmişlerdir.
Yahudiler dünyanın en eski milletlerinden olmalarına rağmen dünyada en az nüfusa sahip insanlardır.
Mağlubiyet, zillet ve korku içinde yaşamışlardır, yaşamaya da devam edecekler.
Bugün Amerika’nın geliştirdiği teknolojinin getirdiği her türlü konfora sahipler.
Ama İsrail’de yediden yetmişe kadın-erkek herkes alarm halinde.
Zulmettiği insanların aaahları, gündüz hayallerinde, gece düşlerinde aleve dönüşüyor ve devlet başkanından erine kadar eli tetikte bekliyor.
Senelerdir korkuyu, yılan derisinden, akrep iğnesiyle dikilmiş bir yorgan gibi üstüne çeken Yahudiler, Londra, Kiev, New York, Moskova, Paris, İstanbul gibi şehirlerdeki Yahudilerle de kavga etmeye başladılar.
“Bu ağlama duvarının önünde bizim anamız ağladığı gibi rahimlerdeki çocuklara da korku sirayet etti.
Gelin biraz da sizin çocuklarınız ağlasın” diyorlar. Her geçen gün dünyadaki nüfusları azalmakta. Kadınları doğum yapmıyorlar. “Bir çocuk yeterlidir” diyerek doğum yapanların da çoğunluğu kız doğuruyormuş.
Filistin’de her kadının en az beş çocuğu oluyor, çoğunluğu erkek oluyor.
Her gün Filistinli öldürerek yatağa girseler, otuz yıl sonra İsrail devletini ayakta tutacak adam kalmayacakmış.
Kim bilir belki de birkaç kişi kaldığında ve bir taşın arkasına gizlendiğinde taşın dile gelip, “Benim arkamda bir Yahudi var” deme durumuna düşmeleri yakındır.
Sevgili Peygamberimiz haber veriyor: “Siz, Yahudilerle savaş yapmadan, bir taşın arkasına gizlenen Yahudi için taşın dile gelip, ‘Ey Müslüman, benim arkamda bir Yahudi var’ demeden kıyamet kopmaz” (Buhari, Sahih, K. Cihad, babü kıtal’il Yehud, bab no 94).
Hadis-i şerifin mucizesini göreceğimiz ve dünyanın baş ağrısının dineceği günler pek yakındır demeden, onların da Medine Yahudilerinin Hahamı Abdullah bin Selam gibi,
Rus asıllı, Amerika doğumlu, Shems Friedlander gibi (1940-Kasım 2022) Müslüman olmalarını, inkârdan imana, zulümden adalete dönmelerini, iki dünyada rahat etmeleri için Filistin sakinleri ile kardeşçe yaşamalarını tavsiye ederim.