Başlığı görünce bazı okurlarımın aklına bu da nereden çıktı? Sorusu gelebilir. Hem yıllardan beri ülkemizin pek çok sivil toplum kuruluşunun bazı ihtiyaç içinde kıvranan Afrika ülkelerine yardım ettiği düşünüldüğünde böyle bir mukayese gerçekçi olmaz. Ancak, her ay çeşitli sivil toplum kuruluşları ile bazı resmi kuruluşların her ay açıkladıkları açlık ve yoksulluk sınırı rakamları seviyesi altında ücret alan çalışanların sayısının her gün biraz daha artıyor olması ister istemez akla başlıkta dile getirmeye çalıştığım Afrika ülkelerini getiriyor. Kısacası konuya açlık ve yoksullukla boğuşan ülkelere yardım eden ülkemiz ile yardım ettiğimiz ülkeleri birlikte düşündüğümüzde ortada ciddi bir çelişki olduğunu söylemek mümkün. Özellikle önümüzdeki yıl uygulanacak asgari ücretin tespiti için çalışıldığı şu günlerde son bir ay içinde açlık sınırı ve yoksulluk sınırı rakamlarının ilan edilmesi ister istemez milyonlarca çalışanın gelirinin açlık sınırı rakamının altında olduğu, bunun yanında 4 kişilik bir ailede çalışanların sayısı eğer bir ya da iki kişide kalıyorsa toplumun büyük bir kesiminin yoksulluk sınırı altında bir gelire sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında hâlâ milyonlarca emeklinin aylık gelirinin çok çok gerisinde kaldığını düşündüğümüz zaman insanın kafası ister istemez karışıyor.
Çünkü dünyanın pek çok köşesinde açlık ve yoksullukla mücadele eden ülkeler ülkemizden kendilerine ulaşacak yardımları beklerken, biz de açıklanmakta olan açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını her ay ilan etmekten ya vazgeçelim ya da hiç olmazsa çalışan ve emeklilerden hiç kimsenin özellikle açlık sınırı altında bir gelire sahip olması uygulamasına son verilmesi gerekiyor. Gerçek uygulama ile açıklanan rakamlar ülkemizin konumu ile bağdaşmıyor. Tüm bunlar aklıma Birleşik Kamu-İş Konfederasyonunun yaptığı son araştırmanın sonucunu getirdi. Çünkü yapılan açıklamaya göre açlık sınırı 7 bin 818 liraya, yoksulluk sınırı da 27 bin 41 liraya çıkmış. Bu rakamları ülkemizde uygulanmakta olan ücret politikaları ile birlikte düşündüğümüzde ortaya çok ciddi bir çelişki çıkıyor.
Bu arada açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarının verildiği haberin hemen yanı başında yer alan haberde ise “Tarımda üretici enflasyonu yüzde 169’u aştı” başlığı altında yer alan haber ise ülkemizin bir başka çıkmazını gözler önüne seriyordu. Çünkü tarımda üretici enflasyonunun yüzde 169 olması ister istemez tüketici enflasyonunun hangi boyutlara ulaşacağını insan düşünmeden geçemiyor. Yine aynı sayfada yer alan bir başka haberde de benzine 1 lira 8 kuruş zam geldiği belirtiliyordu. Sadece son iki haber bile önümüzdeki yılda da iktidarın ekonominin düzelmekte olduğu yolundaki açıklamalarına rağmen düzgün gitmeyeceğini göstermeye yetiyor.
Hemen belirteyim ki, Afrika ve dünyanın çeşitli köşelerinde açlık ve yoksullukla mücadele edilirken ülkemizin söz konusu ülkelerle mukayese edilmesi ülkemize haksızlık olur. Ancak, her ay ilan edilen bir takım araştırmaların sonucunu yansıttığı belirtilen açıklamalar ister istemez insanların dikkatini söz konusu o rakamlara çekiyor. Bu arada TÜİK rakamları ile bazı sivil toplum örgütlerinin açıkladığı rakamlar arısındaki fark da ister istemez kafaları karıştırmaya yetiyor. Halbuki bu ülkeyi yönetenlerin asli görevi kafaları karıştırmak değil, kafa karışıklığına son vermek olmalı. Çünkü toplumun kafası bir kez karıştı mı, karıştırıldı mı ister istemez karşılıklı konuşmanın yerini kavga alıyor. Bu da ülkemize zarar veriyor. Bu ülkenin fertleri olarak hep birlikte el ele vermek, sorunlara çözüm bulmak durumundayız. Yoksa bir takım tartışma ve muhataplarımızı değersizleştirici sözlerle toplumu ayrıştırmak, ülkenin huzurunu kaçırmak yerine toplumda tahammülü ve muhabbeti hakim kılmaya ihtiyacımız var.