Öyle Bir Genç ki!

Abone Ol

Bir padişah ve onun sihirbazı varmış. Sihirbaz yaşlanır ve yerine bir genci eğitir. Genç, sihirbazın yanına gidip gelirken, bir Rahip ile tanışır ve Rahip ‘in konuşmaları hoşuna gider. Genç, Rahip ’in yanına uğrayınca sihirbazın yanına geç kalırmış. Sihirbaz buna kızar ve genci dövermiş.
Bir gün genç, vahşi bir hayvanın yolda insanlara saldırdığını görür ve der ki: “Allah’ım Rahip’ in işlerini sihirbazın işlerinden daha çok seviyorsan, atacağım taş bu hayvanı öldürsün.” Ve genç taşı atınca hayvan ölür. Genç, bu olayı Rahibe anlatınca “Senin derecen artık beni de aşmış, başına sıkıntılar gelebilir. Sakın benim yerimi kimseye söyleme!” der.

Genç, artık körleri, alaca hastaları Allah’ın izni ile iyi edermiş. Padişah’ın bir yakını bunu duyar ve gencin gözlerini iyileştirmesini ister. Genç “Şifayı Allah verir, sen iman edersen bende dua eder, Rabbim’ de inşallah sana şifa verir.” der.

Adam süreçte iman etti ve gözleri görmeye başladı. Sonrasında adam padişahın divanına gidince, Padişah: “Senin gözlerin nasıl görmeye başladı?” diye sordu, adam Rabbim iyi etti deyince adamı tutuklattı. Adama işkence yapıldı. Gencin yerini adam söylemek zorunda kaldı. Sonrasında, gence işkenceler edildi, Rahip ‘in yerine de öğrendiler.

Rahip ve adam büyük işkencelerle öldürüldü ama dinlerinden dönmediler.

En sonunda sıra gence geldi ve denildi ki dininden dön, genç direndi ve dininden dönmedi. Sonrasında padişah: “Bu genç dininden dönmez ise bunu gidin yüksek bir dağın tepesinden atın.” dedi.

Adamlar ve genç dağın tepesine gittiklerinde genç “Allah’ın beni istediğin bir şekilde bunlardan kurtar.” diye dua etti, dağ sarsıldı ve genç kurtuldu.

Genç kaçmadı ve padişahın yanına geri geldi. Padişah şaşırdı ve genç “Beni Allah kurtardı.” dedi. Sonra padişah bu sefer bu genci bir gemiye gönderdi, “Dininden dönmez ise denize atın” dedi. Ama genç yine Allah ‘a dua etti ve Rabbimiz bu sevdiği kulunun duasını kabul etti.
Gemi alabora oldu ve genç sapasağlam geri geldi.


Genç; padişaha şöyle dedi: “Sen, benim sana emredeceğim şeyi yapmadan beni öldüremezsin.” dedi. “Yapman gereken şu! Halkı topla, benin oklarımdan bir tane ok al, yayın tam ortasına koy ve “Delikanlının Rabbi olan Allah adıyla” de ve oku at.”

Padişah böyle yaptı. Ve genç orada şehadet şerbetini içti.

O ölüm; belde halkının imanına sebep oldu. Halk, “Biz gencin Rabbine iman ettik!” dediler.

Padişah, sokaklara büyük hendekler kazdırdı. Allah’a iman eden halkı, içi ateşlerle dolu hendeklere attı. Kucağında bir çocukla bir kadını getirdiler. Kadın tedirgin oldu. Ve dünya tarihinde bebekken konuşan çocuklardan biri olan o güzel yavrucak dile gelerek, “Anneciğim sabret, dirençli ol, çünkü sen hak din üzeresin” diyerek annesini cesaretlendirdi.

İmanından, davasından vaz geçmeyenler yaşlılar, gençler, kadınlar ve çocuklar… Ne büyük bir hadise, ne büyük bir ibret. Kısaca anlattığımız bu olay; Sahihi Müslim, Zühd 73 nolu hadisi şeriftir. İsteyenler tamamını okuyabilir.

Bize bu genç mücahitten öyle güzel örnekler var ki, birkaç cümle ile yazalım.

Öyle bir genç ki davası uğrunda sebat ediyor, bir gram yerinden oynamıyor.

Öyle bir genç ki dünyalık tüm menfaatleri elinin tersi ile itiyor, Allah’a kulluğu seçiyor.

Öyle bir genç ki korkmuyor, sadece Allah’a sığınıyor, sadece Allah’tan korkuyor.

Öyle bir genç ki Allah’a imanı, güveni sapasağlam…

Öyle bir genç ki en değerli varlığı olan canını Allah için hiçe sayıyor.

Öyle bir genç ki iman edecek binlerce kişi için canını feda edebiliyor.

Rabbim sabrı ve sebatıyla bu genci, günümüz gençliğine örnek eylesin.