Niyet ve istikamet

Abone Ol

Değişimlerin hızı baş döndürücü. Küresel kuşatmanın etkisi büyük. Bu, ciddi anlamda savrulmalar getiriyor. İnanç ve düşünmenin burada bir etkisi olmuyor ne yazık ki. Bunu sadece küresel dalganın etkisi olarak görmemek gerekiyor. Nesneler de insanın hayatında etkin.

İnsanların ideolojileri nesneler üzerine kurgulu. Serbest bir hayat, ideali ve istikameti olmayan bir hayat. Para hırsı ve tutkusu ağır basıyor. Nesneleri elde edebilmenin tek yolu da bu. Bu olmayınca başka durumlar devreye giriyor. Günümüzde soygunlar, yolsuzluklar, cinayetler nedensiz değil.

Kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, sokak ortasındaki magandalar, arabalarıyla insanı umursamadan sörf yapan çılgın gençler bugünün insanı. İdeolojisi, değeri olmayan bir insanlık. Nasıl bir şeyse bu. Kaldı ki kadın cinayetleri artık töresel değil. Daha çok cinsel sapkınlık ve açlıkların getirdiği bir durum.



Çılgınlıklar günden güne artıyor. Bu sadece bizim toplum için değil dünyayı saran bir hastalık. Modern dünyanın ileri ülkelerinde de durum aynı ve hatta daha fazla. Ülkemizde sosyal medyanın etkili olması sonucu her şey bir anda patlayıveriyor.

İnsanın değerinin olmadığı bir yüzyıl bu aralar.

İnsanlık ise zulme başkaldırmıyor. Tepki ille de silâhlanmak ile olmuyor. Çünkü güçlü silâhlardan daha güçlü olabilecek eylemler var. Müslümanların faize ve kredi kartlarına bağımlı olmaları bir sorun değil midir? Çözümsüzlük buradan itibaren başlamıyor mu?

Müslümanların yakınmaya hiç mi hiç hakları yok. Haram diye bilinen bir duruma gönüllü razı oluyor ve gönüllü faizin kölesi oluyorlar. O daha onu başka güç ve çevrelere bağımlı kılıyor.

Sağlıklı bir düzlem olmayınca, insanlık belli bir düşünceye sağlıklı bağlı değilse dönemin savrulmaları ister istemez etkiliyor. Bu, bugün için var olan bir durum. Şu günlerde yaşananlar bunun açık göstergesi. Siyasal savrulmalar artık ideolojik değil. Keskin gibi görünen durumların bugünlerde bir karşılığı yok.



Muhafazakârların durumu, yaşayış biçimleri diğerlerinden hiç de farklı değil. Böyle olunca da dış görünümlerin hiçbir etkisi olmuyor.

Kürtlerin, ulusçu, ırkçı ve rejimin ideolojik keskinliği bulunan bir siyasal partiye birden yanaşması, kabullenmesi ve içselleştirmesi asıl gösterge. Kaldı ki Kürtler genelde İslâmî duyarlıklı, dini bağlılıkları o siyasal kesime hep mesafeli kılmıştı. Bugün de Doğu ve Güneydoğu illerine gidildiğinde vakit namazlarında camideki cemaatin çeşitliliği ve çokluğu dini duyarlığının bir göstergesi.

Bu sistemde oyunların kurgusu ustaca. İnsanlar çok rahat bir yerden bir başka yöne yönlendirilebiliyor. Ya da kendiliğinden yöneliyorlar. İtici bir güç var sanki. Ulusçu ve ırkçı bir partinin ideolojisi zaten belli. Diğer benzetmeler sadece bir kılıf. Kürt kimliği mücadelesini verenler için de artık bunun bir anlamı yok. Sistemin ve ideolojinin en köklü siyasal partisiyle bir araya geliyor ve bağdaşıyorlar. Bu, bir bakıma.

Müslümanların ortak bir bakışı yok. Bir yöne bakmıyorlar. Önce onlar güven vermiyor. Merkez düşünce İslâm olmayınca başka bakışlar devreye giriyor.

Adil ve hakkaniyetli olanlar güven veriyorlar. Özellikle İslâmî düşünüşe sahip olanların yapacağı tek şey yeniden özlerine uygun davranmaları ve yaşamalarıdır. Niyet böyle olunca girilen yol ve yönde istenilen gerçekleşiyor.

Hiçbir şey kendiliğinden oluşmuyor. Halis bir niyet, sağlıklı bir yol yürüyüşü, erdemli duruş, güven veren bir yaşama biçimi. Bencilliğin ötesinde içten ve sade bir tutum. Çok katlı binalar arasında, nesneden nesneye koşan, tutkusunu ideolojisini buna bağlayanlardan bir şey çıkmaz.