Kurallar hayatımızda niçin var

Abone Ol

Önceki yazımızda içinde bulunduğumuz âlemin mükemmel işleyen sistemler bütünü olduğundan bahsetmiştik. İnsanın da bu sistemin bir parçası olduğunu ifade etmiştik.

İnsanın toplumsal ve bireysel olarak yaşamını huzurla sürdürebilmesi için uyulması gereken kuralların bazılarından örnek vererek devam edeceğim.

İlk insan Hz. Âdem susadığı zaman su içerdi, bugün de bizler aynı şekilde su içeriz, su içmek bir kuraldır. Erkek, kadın neslini devam ettirmek için birbirine ihtiyaç duyması gibi. Dün neyse bugün de böyledir. Soğuktan korunmak için giyinmeye, acıkınca yeme-içmeye ihtiyaç duyarız. Birbirimizle olan iletişimi konuşma ile gerçekleştiririz. Yorulur dinleniriz, uyuruz, büyür gelişiriz, vakit dolunca da ölürüz. Bunlar fıtratıdır.

İnsanın fıtratı özellikleri birer zorunluluktur. Fıtrat; insanı insan yapan yaratılış özellikleridir. Yapı, karakter, tabiat, mizaç, huy, cibilliyet, içgüdü, istidat gibi anlamlarla tanımlaya biliriz. Bu özelliklere aykırı davranışlar, insanı insanlıktan çıkarır.

Davranışlarımız içerisinde duygularımız vardır, farklı farklı karakterlerimiz huylarımız vardır. Çocukken anne babamızdan öğrenmeye başlarız hayatı, öğrenirken taklit ederiz, gelişiriz ayrı bir karakter oluruz. Ahlaki durumumuz, davranışlarımız öğreticilerimize ve örnek aldığımız kişilere göre şekillenir.

Yaşadığımız ortamın şartları da bizlere bir şeyler katar, her topluluğun kendisine özgü kuralları oluşur, dili, sanatı, mimarisi, birikimi ve ahlaki durumu, bu kuralların geneline kültür deriz. Bir topluluk diğerleriyle ne kadar bütünleşme ve iletişim halinde olursa gelişime o kadar açık olur. İki arkadaş mutlaka birbirinden etkilenir bir şey katar, topluluklar da öyledir.

İnançlar kişileri ve toplumları şekillendirmede önemli yer tutar. Kuralların oluşmasında kaynak teşkil eder. İnanç esasların doğruluğu, varlık ve devamlılık süresini aynı oranda belirler.

Toplulukların devamlılığı ve varlığını sürdürebilmesi için sistemlerini ve kurallarını sürekli geliştirmesi ve yaşatmasına bağlıdır.

Bireylerin günlük hayatına ait örneklemeler yapacak olursak, toplumumuzda kabul gören karakter tanımı; devletine, milletine faydalı etrafıyla barışık iyi geçimli, sorumluluk sahibi kişilerdir. Makbul bir kişilik oluşumunda doğru eğitim ve doğru modeller başrol oynar. Örnek bireyin yetişmesinde sevgi, muhabbet, güzel ahlak, iyi arkadaşlar, doğru inanç, psikolojik etkenler, ekonomik ve sosyal yeterlilik gibi birçok husus yer alır.

Tüm insanlığın ortak hakları vardır. Hayatını devam ettirme, can özgürlüğü, inanç özgürlüğü, eğitim özgürlüğü gibi. Bütün insanlar onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Özgürce yaşamanın kuralı diğer insanların mahremiyet ve haklarına dokunmamaktan geçer. Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal tercihlerde özgürdür. Detaylar için evrensel insan hakları bildirgesine bakabilirsiniz.

Bu ihlaller göz ardı edilirse, bireylerin çatışması ve nihayetinde toplulukların savaşması kaçınılmaz olur. Bu hakları devletler güvence altına alıp korurlar.

Toplumları yönetenler, sistemleri ve kuralları insan fıtratına uygun şekilde koymaları zorunluluktur, bunu sağlayabildikleri kadar varlığını devam ettirebilirler. Geriye dönüp baktığımızda nice milletler, kavimler, devlet ve imparatorluklar yok olup gitmiştir. Asıl olan doğru, güzel, iyi, adil olanı ortaya koyup uygulamaya koymaktır, geçmişe bakıp geleceği inşa etmektir.

Toplumların oluşumu bireylerden başlar. Bireyler aileyi, aileler soy, boy, kavimleri ve nihayetinde daha çok kalabalıkları milletleri oluşturur. Bireylerin eğitimi iyi olursa millet ve devletler iyi olur. Bilgisizlik cehalet tüm insanlığın düşmanıdır, mücadeleye buradan başlayacak olursak, eğitimin önemi ortaya çıkmış olur. Devletler birinci önceliğini eğitime vermek zorundadır. Silah üretip potansiyel ölüm makinesi mi olmak, yoksa eğitim seviyesi yüksek, her alanda bilinçli, ileri, güçlü bir topluluk mu olmak?

Bir sonraki yazımız da “Eğitim Zorunluluğu” başlığı altında eğitim sistemleri olarak devam edeceğiz. Şimdilik Allah’a emanet olunuz…

Orhan Tokdemir