Hac Suresi 78. Ayet’te, gündemde olan İstanbul’un fethine değinmek için ara vermiş olacağım. Gerçi ayette ki “Allah uğrunda hakkıyla cihat edin” ifadesi bu yazımızda mana olarak karşımıza çıkacak. Fethin gerçekleşmesinde ortaya konulan maddi manevi hazırlıklar nasıl yapıldı, fetih ruhu nedir? Açıklamaya çalışacağız. Ecdadımızın fetih şuurundan ders almak, gönüllerin fethine mazhar olmak duasıyla başlayalım.
Sık sık dile getiriyorum, toplulukları var eden tarihi ve geçmişiyle olan bağıdır diye. Bize en yakın olan Osmanlı İmparatorluğu dönemidir. O dönemlere ait bize ulaşan daha çok padişahların etrafında gerçekleşen siyasi olaylar hakkındadır. Asıl olan kişiler kendi konum ve seviyelerine göre örneklerle yetinmeleridir. Ne demek istedim yönetici yöneticilerin, eğitimci eğitimcilerin, esnaf esnafın, memur da memurların yaşantısını örnek almalıdır. Örnek alınacak kişiler kendi dengiyle olursa ilerleme daha isabetli olur. Burada vatandaşların yaşadığı sade hayata dair birçok mesele ele alınması gerekir ve onların yaşantısından gerekli derslerin çıkarılmasıdır. Zira onların inanç ve ahlakı yaşayışı fethin hazırlayıcı unsurlarındandır.
Bir toplumda ortaya çıkan gelişme ve yükselme hali, o toplumun bütün değerlerini kapsar. Toplumda okumuş aydın bireyler ne kadar fazla ise aynı oranda yönetenlerde halkına layık yöneticiler olur. Bilim, sanat, ticaret, ekonomi, sanayi, devlet, hukuk, ahlak, din, sosyal gelişmelerin ve yükselişin ya da gerilemenin ve düşüşün gözlemlendiği başlıca alanlardır. Eğer bir toplumda iyileşme olursa bu alanların iyi olmasından ileri gelir. Kötüleşme de bu alanların boş bırakılmasıyla başlar. Osmanlının kuruluşunda sanatkâr, tüccar, çiftçi ve diğer üretenlere verdiği değeri biliyoruz. O dönem tebaası olan gayrimüslim halktan özel yeteneği olan kişileri Müslüman halkı bilim sanat ve diğer alanlarda eğitmesi için görevlendirdiğini kayıtlarda karşımıza çıkıyor.
Fatih Sultan Mehmet dönemi Osmanlı’nın yükseldiği, devletten imparatorluğa geçiş dönemidir. Bu döneme kadar devleti devlet yapan değerlerin yüceltildiği ve bunda başarılı olunduğu açıktır. Yükselişin başta ahlak ve maneviyatla birlikte bilimsel ve teknik alanda da olduğunu görüyoruz. Esnafın, sanatkârın işini iyi yaptığını, Fatih’in tebdili kıyafet halk arasına karıştığı zaman gördüğü muhteşem dayanışmayı, yönetime olan bağlılığını biz de görüyoruz. O döneme ait bizlere ulaşan kayıtlardan bilim adamlarının, sanatkârların, esnafın, tüccarın durum ve yaşantısının fethi hazır hale getirdiğini Sultanın elini güçlendirdiğini anlıyoruz.
Örnek verecek olursak özellikle mimari alanda günümüze ulaşan eserlerin ortaya çıkmasında uygulanan teknik ve malzeme kalitesini bugünün tekniğinde bile ulaşılamamış olunması gerilediğimizi gösteriyor. Fethin sembolü olan Ayasofya Camii’nin mimarisinde yapılan değişiklikle camiye dönüştürülmesi, döneme ait uygulamaların bizden ileri olduğunu gösteriyor. Bırakılan eserlerin zamana direnmesi, bugün aynı tekniği kullansak bile onlar gibi başarılı eserlerin ortaya çıkmayacağıdır.
Fethin gerçekleşmesini birçok özelliğin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığını görüyoruz. Başta Bizans halkının içeride sıkıştığını, kendi idarecilerinin üzerlerine uyguladıkları baskıyı okuyoruz. Fethe maneviyatçı bakış açısı olan inanç, itaat, teknik beceri, disiplin ve çalışkanlık, sistemli plan ve programın ortaya konulması, uygulama esnasında ki direnç ve en nihai bunları yönetecek liderin beceri ve vasıfları ayrıca ordunun iyi yetiştirilmesi fethin gerçekleşmesine vesile olduğunu görüyoruz.
Fatih’in manevi eğitimini Akşemseddin’den (R.A.) matematik, fizik gibi fen ilimlerinde dönemin önemli isimlerinden aldığını biliyoruz. Çocukluğundan beri müjdelenen İstanbul’un fethine hazırlandığını, bu inançla, “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni alır” sözüyle biliyoruz. Bizzat yıkılmaz denilen surları kendi icadı olan toplarla yıktığını ve askeri alanda yaptığı yenilik ve taktiklerle imkânsız gözüken fethi kolaylaştırdığını görüyoruz.
Gelelim niçin fetihler yaparız, fethin mana ve ruhu nedir anlamaya çalışalım. İslam’ın temel ilkelerinin başında barış ve adalet gelir, insan hak ve hürriyetlerinin dokunulmazlığı, inanç özgürlüğü gibi konular gelir. Daha önce bu konuya değinmiştik, şimdi Kur’an’ın Mümtehine Suresi 8. ve 9. ayetlerine bakalım:
8- Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.
9- Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Burada başka bir inanca mensup olup da size din konusunda baskı yapmayan, sizi inancınızdan dolayı yurdunuzdan çıkarmak zorunda bırakmayan ve sizinle savaşmayan kimselere iyilik etmeniz, onlarla güzel ilişkiler kurmanız elbette Allah tarafından yasaklanmış değildir. Zaten böyle yapacak olursak tebliğ yapıp onları davet etmemiz mümkün olamaz. Kaldı ki, Allah insanlara âdil ve iyi davranan kullarını sever. Aksine O’nun size yasakladığı şey, size din konusunda baskı yapan, sizinle savaşan, sizi inancınızdan dolayı yurdunuzdan çıkarmak zorunda bırakan ya da böyle yapanlara destek verenlerle dostluk kurmanızdır. Şunu bilin ki, böyle düşmanları dost edinen ve müminlere ihanet edenler, tevhidin düşmanı olan zalimlerdir.
Böyle yapanlar genelde yönetimde olan idarecilerdir. Bunlar kendi varlıklarını, makamlarını adalet üzere değil de güç üzere kurar ve varlıklarını bu anlayışla devam ettirirler. Doğru Allah inancı olmayan ve Allah’tan korkmayan, kibirle hareket eden bir yapıda olurlar. Elindeki güç ve makamı kendinden bilirler. Bunu koruyayım derken önce kendi halkına adaletli davranmazlar ve zulmederler. Müslüman idareciler bunların halklarına İslam’ı tebliğ için elçi göndermek isterler, kendilerini de davet ederler, bunu kabul etmeyenlerle savaşırlar. Kesinlikle halka dokunulmaz. Tarihte bunun aksini ortaya koyacak bir kayıt bulunmamaktadır.
Fetih ruhu demiştik ya, İslam’ın getirdiği insanca yaşamı tüm insanlığa tattırmak. Dinimizce yasak edilen tüm kötülüklerin ortadan kaldırılması, iyiliklerin yaşanması için ortaya konulan mücadeledir. Fethin sembolü olmuş Ayasofya, müze olarak yıllarca ibadete kapalı tutuldu. Neyse ki şimdi ibadete açıldı, görevlendirilen imam, gündemde olan sapkınlıklar ve faiz hakkında konuşunca görevden uzaklaştırıldı. Bu mu fetih ruhu diyesim geliyor. Demek ki Ayasofya sadece siyasi gösteriş için ibadete açıldı. Buradan idarecilerimize dua ediyorum. İslam’a hakkıyla hizmet etmeleri için, her türlü zulmü kaldırmaları için. Geldiğiniz makamlar sizlere Allah’ın emaneti olduğunu unutmamanız için. Allah dilediğini yükseltir, dilediğini alçaltır. Makam mevki yükselmek için ölçü değildir. Orada yapacağınız adil ve hakkaniyetli idarecilik ölçüdür. Vesselam…