İran’a yönelik gerçekleştirilen son hava saldırılarıyla ilgili ABD ve İsrail istihbarat raporları, dikkat çeken detaylarla kamuoyuyla paylaşıldı. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen B-2 Spirit bombardıman uçaklarının kritik hedefleri vurduğu operasyona dair ilk incelemeler, İran’ın nükleer programını yöneten kilit tesislerin imha edilmediğini ortaya koyuyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın kamuoyuyla paylaştığı iddialı açıklamaların aksine, Amerikan ve İsrail istihbarat birimleri tarafından hazırlanıp sızdırılan raporlar, İran’ın nükleer altyapısının büyük oranda korunduğunu ve faaliyetlerin devam ettiğini vurguluyor.

İran’ın nükleer programı zarar gördü ama çökmedi

ABD tarafından 22 Haziran’da İran’ın Fordow, Natanz ve İsfahan’da bulunan üç kritik nükleer tesise düzenlenen saldırılar, askeri ve stratejik anlamda dikkat çekmişti. Ancak yapılan istihbarat değerlendirmelerine göre bu saldırılar, İran’ın nükleer programını tamamen çökertmekten çok uzakta kaldı.

İlk raporlara göre, saldırılar İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinde yalnızca birkaç aylık bir gecikmeye neden olabilir. Bunun yanında, İran’ın programını yöneten kilit bileşenler ise büyük oranda ayakta kalmayı başardı.

Beyaz Saray’dan çelişkili açıklamalar

ABD Başkanı Donald Trump, saldırıların hemen ardından verdiği açıklamada, İran’a ait kilit nükleer tesislerin tam anlamıyla imha edildiğini söylemişti. Fakat istihbarat raporlarının ortaya çıkmasıyla durumun pek de öyle olmadığı görüldü.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, istihbarat raporunu kesin bir dille reddetti. Leavitt, “Bu sözde değerlendirme tamamen yanlıştır” açıklamasıyla, Trump yönetiminin saldırıdan aldığı sonuçların eksiksiz olduğunu savundu.

İsrail İstihbaratı: Etkili ama kesin sonuç vermedi

İsrail istihbarat birimleri tarafından sunulan ayrı bir raporda ise saldırıların İran’a verdiği zararın “kısa vadede etkili” olmakla birlikte kesin bir çözüme dönüşmediği vurgulandı. İsrailli bir yetkili, “ABD’nin saldırıları İran’ın nükleer programını birkaç yıl kadar geriletti” dedi.

Yetkiliye göre, bu müdahale İran’ı sadece bir süreliğine yavaşlatacak ancak programı tamamen sonlandırmayacak. Bununla birlikte, saldırıların İran’a “caydırıcılık” kazandıracağı, uranyum zenginleştirmeye yeniden başlamayı düşünen İran yönetiminin bu kez çok daha dikkatli olmak zorunda kalacağı belirtiliyor.

İran ne kadar zarar gördü?

Saldırılar, İran tarafından resmi olarak doğrulanmazken, Fordow, Natanz ve İsfahan tesislerinde oluşan hasarın detaylarına dair net bir bilgi paylaşılmadı. Ancak uzmanlara göre:

  • Fordow: Dağlık arazide kurulu olan ve iyi korunan Fordow tesisinin hasarı sınırlı.
  • Natanz: İran’ın uranyum zenginleştirmede kritik merkezlerinden biri olan Natanz’da orta seviyede hasar oluştuğu yönünde bilgiler mevcut.
  • İsfahan: Bazı ekipmanlarda hasar oluşsa da tesisin geneli aktif durumda.

Sonuç olarak, İran’ın nükleer programı eskisi kadar hızlı olmasa bile devam ediyor.

Askeri müdahale diplomasiye yön verebilir mi?

ABD ve İsrail tarafından gerçekleştirilen bu müdahale, diplomasiye yön vermeyi hedefleyen bir adım olarak değerlendiriliyor. İsrailli bir yetkiliye göre, saldırılar İran’ı masada uzlaşmaya zorlayacak bir şok etkisi yarattı. Ama kesin bir çöküşten söz etmek şimdilik imkânsız.

Öte yandan, İran tarafından gelecek bir misilleme riski de askıda duruyor. Eğer İran, uranyum zenginleştirmeye devam eder veya hızlandırırsa, bölgedeki tansiyonun yeniden yükselmesi kaçınılmaz olabilir.

Gelecekte neler olabilir?

İran’ın nükleer faaliyetleri, uzun süredir Orta Doğu ve dünya kamuoyunun gündeminde. ABD, İsrail ve diğer batılı aktörler, İran’ın nükleer silah üretme kapasitesine ulaşmasını kesin şekilde engellemek istiyor. Bununla birlikte, müdahaleler kadar diplomasinin de kritik bir rol oynayacağı açık.

Önümüzdeki aylarda yapılacak yeni istihbarat raporları, İran’ın uranyum zenginleştirmeye ne kadar devam ettiğini ve tesislerdeki toparlanma sürecinin hangi aşamada olduğunu ortaya koyacak.

Kaynak: Haber Merkezi