Ramazan ayı, en fazla kitapla buluştuğumuz zamandır.
Teravih ya da sahur sonrası bülbüllerin vokal yaptığı bir mayıs Ramazan’ında edinilen bilgiler, anlamını daha bir kuşanmakta.
İnsanlığın önderinin güzel bir hadisine, Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde rastlıyorum;
“Bir mümine,
Öldükten sonra amelinden,
Ve hayır hasenatından,
Ulaşacak şeylerden biri,
Öğrenip neşretmiş olduğu ilimdir,
Geriye bırakmış olduğu sâlih evlattır,
Miras bırakmış olduğu Mushaf-ı Şerif’tir,
Yapmış olduğu mescittir,
Yolcular için inşa etmiş olduğu evdir,
Akıtmış olduğu ırmaktır,
Sıhhatinde, hayatında malından çıkarmış olduğu sadakadır.
Bunlar vefatından sonra kendisine erişir.”
İnsanlar dünya değiştirdiklerinde, amel defterleri kapanır.
Ne ki insan ulularının muhteşem hayatları noktalanmamıştır.
İlim erbabının diktiği meyveli ağaçlar olan öğrencileri, onun ruh iklimini gelecek kuşaklara ulaştırırken, kaleme aldığı eserler insanlara mutluluk yolunu ilham ederken, öte yolcusu diriliğini sürdürmektedir.
Dünyamızı kirleten, çekilmez kılan, yaptığı kötülüklerle insanların uykularını kaçıranların anne-babalarına bu hadis aydınlık bir tablo sunmamakta.
Bu güzel Ramazan ayında bile kaçırılan bebekler, kötülük yapılan hayvanlar, gözleri çıkarılmış köpekler, yakılmış yavru kediler; geriye bırakılmış sâlih olmayan evlatları ne kadar çok anımsatmakta.
Dünya, insan üreme çiftliği değil güzel bir eğitim, edep, terbiye ile şahika bir örnek model nesil yetiştirmek; ebeveyni ötede de sevince gark edecekken kötü fiilli evlattan, anne-babaya yansıyacak azap, ürpertici.
Ardında mescit bırakan ulu zat.
Ya da hayır eserleri, vakıf mallar, yolcuların yiyip içip barınacağı kervansaraylar, zaviyeler, imaretler inşa eden yüceliklere talip gönlü zengin, belki de üstünden başından boğazından keserek, insanlık için kal’alar kuran başı arşa değen ulular.
Su sesini, asırlarca; gittiği uzak diyarlarda duyacağı, “akıtmış olduğu ırmaklar”ın her daim kendisine nehirlerin serinliğini ulaştıracağı rahvan kuşak.
Çeşmelerin, su bentlerinin, şadırvanların, sebillerin, sulukların mimarları.
Afrika’nın bağrı yanık çocukları için şu modern zamanda evindeki “kuyu kumbarası”na attığı harçlıkları ile kazdırdığı kuyulardan, ırmaklar inşa eden kutlu nesil.
Devasa holdinglerin kalın kafalı, eli tutuk, gönlü fakir, parası fakire geçmez akçe, haris zenginlerine kafa tutan yoksullar, ırmaklar akıtarak kurdular su medeniyetini.
Afrika’da açtıkları kuyularla, ırmaklar inşa etmektedirler.
Darda kaldığında, yalnızlığında, bir başınalığında muhtemelen o küçük bütçesinden dağıttığı sadakaları yanı başındadır. Küçük kabir evini genişletmeye, şenlendirmeye, sevinçle bezemeye koşmuş sadakaları; o sevgili arkadaşları, yalnızlığında yegâne yoldaşıdır. (Milli Gazete)