Sözlerimize bir hadis-i şerif ile başlamak isteriz.
Peygamber Efendimiz (S.A.S.), bir hadisinde “Çocuklar ana babasının aynasıdır.” buyuruyor.
Son zamanlarda yaşanan siyasi, ekonomik ve en önemlisi de ahlaki problemlerin temelinde İslami hassasiyetlerden ve ölçülerden toplum olarak iyice uzaklaşmamız yatıyor.
Ekonomide yanlış politikalar uygulanabilir, siyasette yanlış adımlar atılabilir ve hatta mimari olarak da çok yanlış uygulamalar yapılıp, şehirler katledilmiş olabilir… Bunların hepsi de kısa zamanda tekrar planlanıp düzene sokulabilir. Ama özellikle de yapboz tahtasına dönen eğitim sistemi yüzünden hem ilmi hem de ahlaki olarak heba ettiğimiz nesilleri tekrar düzeltmek belki de yüzyıllarımızı alır. Sosyal medya marifeti ile çıkarılan kanunlar ile yaşanan ahlaki çöküntü hepimizi derinden etkilemekte ve büyük endişeler yaşatmakta.
Son zamanlarda haber bültenlerinde ve sosyal medyadaki paylaşımları içimiz acıyarak ve kahrederek derin bir üzüntü ile izlemekteyiz. Ne elimizle ne de dilimizle bu yaşanan kötü tabloya bir dur diyebiliyoruz. Sadece çaresizce kalbimizle buğz etmekle yetiniyoruz.
Çocuklarımızı daha küçük yaştan itibaren örgün eğitim sistemine dahil etmeye başlıyoruz. Kreş, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite derken… Çocuklarımızı adeta birer yarış atı gibi yarıştırıyoruz. Eğitim hayatı bittiğinde ise çocuklarımız adeta sudan çıkmış bir balığa dönüyorlar. 20’li yaşlarda mezun olmaya başlıyorlar ve bu noktadan sonraki hayatlarını idame ettirebilmek için iş hayatına atılmaya çalışıyorlar. Ne okudukları bölümle alakalı bir iş bulabiliyorlar ne de kısa zamanda adapte olup öğrenebilecekleri bir iş imkânına kavuşabiliyorlar. Çünkü onlardan işle ilgili tecrübe isteniliyor ve bu yüzden de hiç istemedikleri işlerle ve mesleklerle muhatap olmak zorunda kalıyorlar.
Eğitim sistemimiz iyice alarm vermeye başladı. Her yer özel okul dolu. Özel anaokulu, özel ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite derken artık her bir yanımız beton yığını okullarla doldu. Ülkenin her bir yanından öğrenciler büyük bir heyecanla kazandıkları üniversiteleri okuyabilmek için yerini, yurdunu, köyünü, tarlasını, işini ve aşını terk edip başka şehirlere yerleşmek zorunda kalıyor. Bu sürecin sonunda ise kendi ailesinden, çevresinden ve kültüründen uzaklaşmış oluyor.
Sonunda ise üniversite hayatı ile birlikte öğrendiği ve muhatap olduğu yeni kültürel yaşama, coğrafyaya, iş modeline ve en önemlisi de yeni bir ahlaki yaşam döngüsüne ayak uydurmak istiyor. Kimse tekrar anayurduna dönmek istemiyor. Anadolu’nun o kültür ve medeniyet kokan şehirleri, üniversitelerin şehirlerine girmesi ile birlikte adeta bir asimilasyon dönemi yaşayıp, kültürel ve ahlaki bir çöküş yaşamak durumunda kaldı. Büyük şehirler de elbette bundan payını aldı. Bütün ülke üniversite okumak zorundaymışız gibi davranıyoruz. Burada elbette ki örgün okumanın kötü olduğundan bahsetmiyoruz. Demek istediğimiz, bozuk olan eğitim sistemimiz ile bunun hiçbir işe yaramayacağını dillendiriyoruz.
Her coğrafyanın insanı ayrı bir meziyete sahip. Bu göz önüne alınarak bölgesel niteliklere sahip bir eğitim sistemi uygulanabilir. Kimi bölgenin insanları pratik zekâları ile öndedir, kimi bölgenin insanları uygulamacı becerileri ile öne çıkabilir, kimi bölgenin insanları ise yöneticilik vasıfları, sanatsal yönü ve Anadolu irfanının getirdiği meziyetlerle çok farklı özellikleri ile öne çıkabilir.
Buna en iyi örneği ise Almanya’dan verebiliriz. Sanayi devriminden sona bölgesel bir kalkınma planı uygulayıp, eğitim sistemlerini de buna göre dizayn edip, dünyaca ünlü bilim adamları, sanayici yetiştirdiler. Teknolojik gelişmelere de büyük katkı sağladılar.
Hiçbir şey için çok geç değildir. Mutlaka bir telafisi vardır ve bizler de toplum olarak bu minvalde üzerimize düşeni yapıp, çocuklarımızı sadece eğitim sistemine teslim etmeyip, kendi bilgi, birikim ve becerilerimizi de ortaya koyarak onlara yön vermeli ve gerektiğinde de yol açmalıyız. Hiç olmazsa kendi aile meclislerimizde çocuklarımıza birer mentor belirleyerek, kendi kültürümüze, inancımıza ve ahlaki değerlerimize uygun eğitimi almalarını sağlamalı, gerekirse dışarıdan destek alarak onları geleceğe hazırlamalıyız.