Mevsimin en sıcak, en bunaltıcı günlerindeyiz. Biraz ferahlamak ama aynı zamanda da lezzetli bir şeyler ile hararetimizi gidermek isteriz. Şöyle buz gibi, tatlı mı tatlı bir karpuza asla karşı koyamayız. Malumdur ki; karpuzun da en tatlı yeri göbeği yani orta kısmı. Aynı güneşi emen, aynı su ile büyüyen karpuzun orta kısmının diğer yerlerinden daha tatlı olması çok dikkat çekici bir durum.

Ahh o karpuz göbeğini yemek için kaç dostluk bitti, ne aşklara elveda denildi bir bilseniz!

Toplum içinde “aile” kavramı da karpuza benzemiyor mu? Evet, farkındayım. Komik ama son derece lezzetli bir teşbih oldu. Şöyle ki; yeşil kısmı evin babası olarak düşünelim. Toprağın çamuruna, kavurucu sıcağa, rüzgârın asabiyetine dayanan ve iç kısımları koruyup kollayan bir tür kalkan. İç kısma gelirsek; çekirdeklerinden tekrar tekrar doğan, yeni dünyalara can olan, yeşile kırmızı ekleyip hayata renk katan o bereketli yer! İşte o yer; evin annesi. Tabi ki orta kısım; yani en tatlı yer de çocuklar.

Toplum içinde de en tatlı ama en hassas noktadır çocuklar. Bir ortamda çocuk varsa, konuşmalara dikkat edilir, ağızdan çıkan sözler tartılıp öyle söylenir. “Aman çocuklar duymasın!” diye neler neler yutulur. Çocuklu ailelere özel tatil yerleri en iyi şekilde organize edilir. Bunun yanında yeme içme mekanları, sadece ailelere özel havuzlar, turlar, eğitim ve eğlenceler bulunur. Hatta neredeyse her esnaf lokantasının camında “aile salonumuz vardır” yazısını görürüz. Bazı mülk sahipleri de evlerini sadece aileye kiralamak isterler. Bekarlara ya da bir arkadaşı ile evi kiralamak isteyenlere  “ailelere uygundur” diyerek nazikçe tercihlerini bildirirler.

Aile, toplum için bir güvencedir. Üstelik sadece bizim toplumuzda değil, farklı ülkelerde, farklı inançlarda da durum böyledir. Hatta hayvanlar aleminde bile aile kavramı yerleşmiştir. Çünkü fıtratımızdan gelen bir dürtü ile tamamlanmak isteriz. Bu kapasite olarak bir yarım kalmışlık ya da eksiklik anlamında değildir. Taa büyük büyük dedemiz Hz. Adem’den bu yana hissettiğimiz bir kayıp duygudur sanki. Nasıl ki; Adem Havva’sına kavuşunca kalbi sükunete ermiş ve tamamlanmışsa biz de aynı tamamlanmayı ararız. O eksik parçayı bulduğumuzda da aile kurmanın, aile olmanın, çoğaldıkça artan mutluluğun tadına varırız.

Tadına varırız derken karpuzun göbeğini unutmayalım, lütfen!

 

Muhabir: Haber Merkezi