Herkes ülkede gerçekleşen olumsuz olaylardan şikâyetçi. Özellikle ahlâk ve maneviyat alanında yaşanılan yozlaşma, Türkiye yakın tarihindeki en üst seviyesinde. Hangi görüşten olursa olsun insanımızla konuştuğunuz zaman şikâyetlenmeyen tek kişi bulamazsınız. Gençlerin saygısızlıklarından, insanların kabalıklarından, toplumun sağlıklı işleyişini sağlayan kuralların ihlal edilmesinden, dinin koyduğu kuralların nefsin yaptırdıklarına kılıf olarak kullanılmasından… Büyük bir toplumsal buhran döneminden geçiyoruz.
İnsanlığa kurtuluş olarak gönderilen bir dinin mensuplarının bu yaşadıkları hayretlere düşürecek kadar şaşırtıcı aslında. Ama bu toplumun içinde yaşadığımız için bunu idrak edemiyoruz. Nasıl oluyor da iyiye, doğruya, güzele, faydalıya ve adalete teslim olduğu iddiasında olan insan topluluğunda bu kadar fazla kötülük, çirkinlik, zararlı şeyler ve zulüm olabiliyor? Yaşadıklarımızdan rahatsız ve bazı şekilde de yansıtılıyor. Ve bu söylemleri gençler üzerinden aktarıyorlar. “Gençler bozuldu, gençler saygısız, gençler dine mesafeli…” Ve onlarca söz.
En çok söylenen ise yeni neslin dine karşı olduğu, İslam’ın emirleri ve pratikleri ile arasına mesafe koyduğu söylemi oluyor. Oysa gençlerle oturup meseleleri konuştuğunuzda ortaya çıkan tablo, gençlerin esas derdinin din olmadığını, din adına örnek olanların ve dini vaaz edenlerin sözleri ile eylemlerinin bir olmamasından rahatsızlık duydukları sonucuna varıyorsunuz. Yani aslında dinle sorunları yok. Dini aktaranların davranışları ve tutumları ile meseleleri.
Ağızlarımızda pelesenk olmuş bir söz vardır. Hangi dini hassasiyeti olan toplulukla konuşursanız aynı şeyi ifade ederler yapıp etmelerindeki hedef olarak: İslam’ı anlatmak. İslam anlatılmak için mi geldi? İslam yaşanmak için mi geldi? İslam insanlığı hak olana çağırmak için mi geldi? Biz de bu sayımızda yaşadığımız olayları değerlendirirken, “Din anlatılmalı mı yoksa din yaşanmalı mı?” sorusunu tartışmaya açtık. Bazı sözleri sarf ederken bir fakındalık oluşturmak gerektiğine inanıyoruz.
Maaile olarak yeni yaşımızda yine dolu dolu bir sayı hazırladık. Kapak konumuzda “Anlattıklarımızı yaşıyor muyuz?” diyerek bizzat kendimizi muhatap kıldık. Dünya hayatında Yaratan’ımıza daha iyi bir kul olabilmek için en sık yapmamız gereken nefis muhasebesine bir sebep olalım istedik. Hayatımızı ve çevremizi güzelleştirmek için bazı olayları derinlemesine düşünmemiz şart. Hesabını vereceğimiz hayatı “öylesine” yaptığımız işlerle heder edemeyiz. Daha iyi işler yapmak için, daha iyi bir kul olmak için yeniden, “Bismillah!”
Farklı dosya ve denemelere de yer verdiğimiz yeni sayımızda keyifli okumalar dileriz.
Fiemanillah!..