Allah (CC), bizlere ömür bahşederken, dünya ve ahireti cennete dönüştürecek sırrı Kuran-ı Kerim’i indirmiştir. Aslında refah ve huzurumuz için ne lazımsa onu bizlere vermiştir. Ne yiyip içeceğimizi, birbirimize nasıl davranacağımızı, başımıza gelen olaylara karşı nasıl tepki vereceğimizi detayına kadar bizlere bildirmiştir. Bu yazımızda Asr Suresini anlamaya, özellikle yazımıza başlık yaptığımız sabır kavramı üzerinde tefekkür etmeye çalışacağız.
“1- Asra yemin ederim ki, 2- İnsan gerçekten ziyandadır. 3- Ancak iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.” Suredeki sıralamaya dikkat edecek olursak önce iman, sonra salih amel, sonra Hakk’ı tavsiye ve sonunda sabrı tavsiye edeceğiz. Öyle bir çağı yaşıyoruz ki bu surenin ışığına, hidayetine her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Sosyal medya ile elimizden alınan çocuklarımız, dağılan yuvalarımız ve daha birçok olumsuzluğu yaşadığımız günümüzde ilacımız Allah’ın ayetlerinde bize bildirdiği gerçeğe yönelmekten geçiyor.
Trafikte ben önce geçeceğim anlayışıyla bir anda sinirler geriliyor, birbirimizi öldürecek hale gelebiliyoruz. Bu ve buna benzer birçok olayı ya mahallemizde görüp şahit oluyoruz ya da haberlerde okuyoruz. Öyle bir çağ derken çağımızın olumsuzluklarının çözümü nedir, nasıl aşılması gerektiğini asra yemin olsun ayetiyle başlayan surede özetle görebiliyoruz. İman ettik diyoruz ama namaza sabır gösteremiyoruz. İman ettik diyoruz, Allah’ın dininin yaşanması ve yeryüzünde hâkim olması için bir çaba göstermiyoruz. Çabayı bırakın bu durum hiç aklımıza gelmiyor. Günler gelip geçiyor, dünyevileşmemiz artıyor, halen aklımıza böyle bir düşünce gelmiyor. İyi arabamız, daha iyi olsun diye çalışıyoruz planlar yapıyoruz, aynı şekilde evlerimizi iyileştirmenin konforunu ararken asli sorumluluklarımızı unutuyoruz. Sonrada ben iyi bir insanım, başarılıyım gibi telkinlerle gaflet denizinde yüzüyoruz.
İbadetleri hatırlatıyoruz, ibadet yaptıracak inancı tavsiye ediyoruz. Gerçek kurtuluşun ve huzurun İslam da olduğunu söylüyoruz, bizden önce bizlere söyleyenler gibi. Özellikle güncel bazı gözlemlerimizi ifade edelim ki neden bu kadar sitemkâr olduğumuz anlaşılsın. Ramazan da her hangi kurumda işimiz olup gittiğimizde, sigara odalarının dolu olduğunu görüyoruz. Sokakta dükkân önlerinde göstere göstere yiyip içenler var, Allah’ın rahmet kapılarını açtığı zaman diliminde bile kapılarımızı kapatıyoruz da nasiplenemiyoruz. Birisine kibarca söyleyecek olsak, vay sen benim özgürlüğüme, karışamazsın diyerek dinine sövüyorlar. Ne yapalım vaz mı geçelim! Hayır, “birbirinize hakkı ve sabrı tavsiye edin” diyor rabbimiz. Sabırla devam edeceğiz.
Birbirine benzeyen birçok Hadisi Şerif duyuyoruz, bunlardan biriside; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır” buyuruyor Efendimiz Hz. Muhammed (SAV). Hayırlı biri olmak bugünkü anlayışla işleri ve ekonomik varlığı iyi olan diye tanımlıyoruz. Eh ara sıra Cuma namazlarına da gidiyor, gerisi zamanla olur anlayışı, Hayır! Önce insanın kendine faydası olacak, namazı kılacak ki Allah’a olan bağı tamamlansın. Hem de emredildiği gibi günde beş vakit olarak, bu bir sabır işidir. Devamlılığı olan, asla terk edilmeyecek. İbadet kalitesini düşürmeyeceğimiz bir durumdur. Namaza bu kadar zaman ayırırsam işlerim aksar tavrı olmayacak. Namazı kılmayan kendisine başka kötülük aramasın! Kendisine bu anlamda hayrı dokunmamış kişi, hangi makam ve durumda olursa olsun, başkasına faydası olmaz. İşin bereketi Allah’tan geldiği için benim senin övmenle adamlık olmuyor, Allah’ın emrettiği gibi yaşayarak bereketi ve huzuru bulacağız. Zaten Allah’tan başkası bunu bize sağlayamaz, güç Onda kudret Ondadır.
Bu sözlerle Allah’ı, hakkı tavsiye etmiş olduk, ama yetmez bu bir sabır işidir, devamlılık işidir. Ben yaptım ama sıkıldım başka arayışlar içindeyim tavrı olmaz. Bu sözü dua niyetiyle, etrafımızda teşkilattan kopanları, dava olarak gördükleri anlayıştan uzaklaşanları gördüğümüz için ifade ediyoruz. Yoksa buradan mesaj vererek kimseyi kırmak, incitmek değil maksadımız. Herkes bir gün gerçeğe gözünü açacak, iş işten geçmeden bugün, hemen şimdi anlayalım ne olur. Kapatmayalım gönlümüzü! Allah’a iman edelim, karartmayalım dünyamızı ve ahiretimizi fark edelim gerçeği, gerçek Allah’ın bize emrettiğidir, salih ameller ve güzellikler. Bu sizlere tavsiyemdir ayetin ifade ettiği gibi, Allah’ın haklarını tavsiye ediyorum önce kendime sonra sizlere. Bunu söylemek bir kul hakkıdır, vazifemi yapıyorum.
Kul hakkıyla Rabbimizin huzuruna varmamak konusunda insanlar birbirlerini uyarmalıdır. “Tavsiye edin” ifadesinden bu manayı çıkarıyoruz. Nefsinin de haklarını insanlar birilerine hatırlatmalıdırlar. Sabrı tavsiye edenler kurtulmuşlardır. Allah’ı tavsiye ederseniz, yani, “Bir tek Allah’a kulluk edeceksiniz. Yalnız O’nun emir ve yasaklarına uyacaksınız” derseniz, birileri karşınıza dikilecektir. Sizi yerinizden yurdunuzdan edebilir ve sürgüne gönderebilirler. Sizi hapse atabilir, sizi şehit edebilir, size işkence yapabilir, size her türlü dünyevi azabı tattırmaya yönelebilirler. Ama bütün bunlara sabredenler, karşılığında bu dünyada özgürlüğü, ahirette cenneti göreceklerdir.
İbrahim (a.s.) ateşe atılıp giderken, Allah’a güvenmiş, Allah’a sığınmış, “O ne güzel vekildir, O bana yeter” demiştir. Rabbim de O’nun ateşini gül bahçesine çevirmiştir. Allah’ım atamız İbrahim (AS)’a yardım ettiğin gibi senin yolunda olup, samimiyetle dinine hizmet edenlere yardım et, sahibimiz sensin Allah’ım bize güç ver, metanet ver, sabır ver Âmin... Allah’a emanet olunuz.