Bir birey yaşadığı sürece varlık ve dava bilincinde olanlar için hiçbir zaman sınır olmaz. İnanma ve erdem temel ölçü. Bu, elbette her kültür ve düşünce çevresi için geçerli. Biz Müslüman’ız, kendimizden sorumluyuz. İslâm’ın ruh ve özüne bağlı, adil, merhametli, insana gönül kapılarını açık tutan bir anlayış. Bu, birçok sorunun üstesinden gelmeye yetiyor.
Siyasal dalgalanmalar, oluşlar bu ruhu taşımadıkları sürece zaman içinde yitip gidiyorlar. İnsanı kazanma, inşa etme esas yol. Karışık, bulanık düşüncelerin arınma şansı zor. Bir şey bulanmaya görsün artık o durum başka bir yöne ve duruma evrilir.
İnsan değerli bir varlık. İnsanı öldürmek yerine onu kurtarma hayata kazandırma olması gereken. İnsanlar öldürülerek düşünceleri ölmüyor. Tarih bunun somut örnekleriyle dolu. Soykırımlar ve katliamlar hiçbir düşünceyi ortadan kaldırmadı.z Zalimler de ölürler, onlar zulümleriyle anılırlar ancak. İnsanın eline kan bulaşınca ve hele adalet hakkıyla hükmetmedikçe bu yafta asla silinmez.
Yanlış yöntemler üzerinde bir davanın inşası da mümkün değildir. Yanlışlar daha büyük olanlara ve uçurumlara sürükler. Güçlü olunduğunda zulüm ve yanlışlar, gücün etkisiyle karşılık görüyor olabilir. Bu ancak bir yere kadar olabilir. Güç etkisini yitirince, sular çekilince hemen her şey ortaya çıkar. Müslüman için ne karamsarlık ne de umutsuzluk geçerli. Asıl ruhuna bağlı kaldığı sürece. Kişi kendisinden başlar ve hayatı bir bütün olarak yaşarsa insan ve Müslüman olma sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Her birey önce kendisinden sorumludur. Kendisini kurtaramayanlar başkalarının kurtuluşunu hayal etmesinler.
Örnek kişilik ile var olanlar varlıkları ve duruşlarıyla daha çok etkili olurlar. İnsan insanın dayanağı yol ve hayat arkadaşı. İnsanlar; egemen yabancı, küresel olanların etkisinde kalınca kendisini de değerlerini de yitiriyor. Aidiyet duygusunu tamamen yitiriyor. Bırakın kendine örnek olması başkalarına asla olamıyor. Çözülmenin başladığı yer ve zamanda bu bir çorap söküğü etkisini gösterir.
Sağlam inanç temeline dayanmayan bulanık ve karmaşık zihinlerin varlık süreci kişilerin kendisiyle sınırlıdır. Samimiyet ilkeli yaşayış için bir ölçü. Art niyetsiz, hesapsız ve sadık olma yeterli. Bu, bir kölelik değil. Özgür yaşama ve var olma yolu. Müslümanlar için köle olmak gibi bir durum söz konusu değildir. Allah’ın birliği ve anlayışı içinde yaşamak ona bağlı kalmak yeterli bir neden.
Günümüz insanı genelde köle ruhlu. Özgür diye bilinen toplumlarda kölelik bütün boyutlarıyla insanı etkiliyor ve kuşatıyor. Ondan kurtulamıyor. Tüketim ruhlu toplumlarda asla özgür olunamaz. Nesne tutkusu, onu koruma düşüncesi köle eder. Müslüman için “dava” İslâm’dır. Müslüman kişi bunu hayatın bütünü içinde sağlıklı olarak yaşıyorsa bir karşılığı olur. Egemen yabancı düşüncelerin kuşatmasında bile insan kendini bir biçimde korur ve kendi hayatını yaşar. Kendini ne kadar korur ve sakınırsa o kadar güçlü olur. Güç, inanç temellidir. Allah’tan başka bir güç olmaz bir Müslüman için. Zalimler güçlü ve zulmediyorlarsa onlar yaşadıkları sürece etkili olurlar. Zulümleri de dönemleri de kendileriyle birlikte sona erer. Kalıcı olan sahih Müslüman’ca bir duruş.
İnançlarına ve düşüncelerine bağlı olan sahih Müslümanlar için endişe edebilecek bir durum asla söz konusu olamaz. İyilik ve güzellikler yitmez. Onlar yeryüzünde bir yerde karşılık bulurlar. Müslüman için hayat dünya ile sınırlı değildir. Siyasal dalgalanmalar gelip geçicidir. Dönüp geçmişe bakmak yeterlidir. Nice güçlüler düşünceleriyle göçüp gittiler. Artlarında kalıcı bir şey bırakmadılar. İnsana yatırım yapmayan insana değer vermeyen, insanı öldürerek yok edeceğini sanmak sadece bir gaflet. Temel ilkelerimiz var: “Seni öldürmeye gelen sende dirilsin.”