Benlik ve kibir hastalığımız

Abone Ol


Bu yazımızda benliği, bencilliği ve kibri yazacağız. Düştüğümüz hataları ve çarelerini ifade edeceğiz. Aslında çare, hangi konuda olursa olsun, Allah’ın mesajında yer alan manayı doğru anlamaktan geçiyor. Çözümde kendiliğinden geliyor zaten, evet itaat edersek çözmüş oluyoruz müşkülümüzü, “Allah’ım sen beni bir an bile nefsimin eline bırakma” ÂMİN…

Allah’u Teâlâ Tin Suresi’nde insanı güzel surette yarattığını ve İsra Suresi’nde yaratılmışın da en şereflisi olduğunu ifade ediyor. “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık” bu ayette bizlere bahşedilen özelliklerden dolayı, sorumluluklarımızın olduğunu anlıyoruz. Nitekim Ahzab Suresi’nde bu durumu “Emaneti insan yüklendi” ifadesinde görüyoruz. Sorumluluk bilinci insanı ağırlaştırıyor.

İsra Suresi 37.ayette Yüce Rabbimiz “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin” buyuruyor. Bu ayette kibirlenip kendisini bir şey oldum zannedenlere cevap veriliyor. Konumuza ışık tutacağı için çok değer verdiğim Hocam Mehmet Kılavuz Bey’in “Ben Virüsü” başlığı altında kaleme aldığı yazısından alıntı yaparak devam edeceğim.

“Ben” Virüsü

BEN: Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego. (T.D.K. İlköğretim Okulları için Türkçe sözlük)

Meşhur Ruh bilimci Freud insan benliğini; İd, Ego ve Süper ego diye üçe ayırır.

İD: Kendisi anlamına gelir, Psikiyatride, ölçü ve sınır tanımayan, arzu ettiğine sınırsız ulaşmak isteyen ilkel benlik anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’in nefsi-emmare dediği, terbiye edilmeye muhtaç, azıp sapmaya götürecek özellikleri ile de şirkin yerleşmesine müsait bir zemin ve bu zeminde gelişen kendini yüceltme olayı karşımıza çıkar.

EGO: "Bilinçli benlik’’ Neleri elde edeceğini ya da neleri elde edemeyeceğini, neyi elde etmesinin doğru neyi elde etmesinin yanlış olduğunu idrak eden, cemiyet örf, din, yasa, terbiye, tecrübe gibi dış faktörlerle frenlenmiş, değer yargıları ile makul hale getirilmiş benlik.
SUPER EGO: Başkaları için kendi hakkından feragat (Hakkından kendi isteği ile vaz geçme) edebilen bir benlik. Bu esasında ideal olan bir benliktir. “Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile mümin kardeşlerini kendilerine tercih ederler.”

Burada problem olan benlik, İD olan Ben’dir. Bu “Ben’i anlamaya çalışalım şimdi. Ölçü ve sınır tanımayan, kanun ve nizam dinlemeyen bu ‘’Ben’in’ ilk defa soyut olarak Şeytanda doğduğunu görüyoruz.

Allah’ın “Sana emrettiğim halde Âdem’e neden secde etmedin, saygı duymadın? Sualine “BEN” ondan daha hayırlıyım’’ diye cevap vermesini analize tabi tuttuğumuzda bu tehlikeli benin içinde şunları görürüz. “Kıskançlık, cehalet, maddeye teslimiyet ve güce güvenmek, hakikate sırt çevirmek ve manayı hiç görmemek” İşte bu hastalıklar büyüdü ve firavunda somut olarak ortaya çıktı.

Tamda Kur’an’ın deyimi ile "BEN: TANRILAŞTI’’ İşte Ayetlerden bazıları.

Naziat Suresi’nde “Firavun dedi ki “Sizin en yüce rabbiniz benim.” Kasas Suresi’nde “Ey önde gelenler ben sizin için benden başka ilah tanımıyorum.”

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a iman ettik diyenlere, bakın firavun ne diyor: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz öyle mi? Dikkat buyurun firavunun “O” dediği “kim biliyor musunuz?”

Allah cc. İşte “BEN’lik” o kadar azmış ki artık Allah’ın adını bile söylemiyor “O” diye hitap ediyor. Ayetlere devam edelim. Bakalım benliğini Tanrılaştıran firavun kendisinden izinsiz olarak Âlemlerin Rabbi olan Allah’a iman edenlere ne diyor. Araf Suresi 121, 124- “Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim”

Bu ayetleri analiz ettiğimizde gördüğümüz şu, “Ben” öyle bir azgınlığa bürünüyor ki, insanlar bana sormadan hiçbir şey yapmasın hatta neye iman edeceğini bile bana sorsun. Benim emrim ve bilgim dâhilinde ve kontrolümde olursa eyvallah. Amma benim HABERİM yokken, benim emrim bilgim ve gücüm haricinde ise asla olmaz anlayışına sahipler. Evet, işte BEN BEN BEN’in insanı getirdiği nokta burası. Aklımıza şu da gelebilir. Bana ne o “BEN’lik” şeytan da başlamış firavunda bitmiş, evet bu akla gelir. O zaman Casiye Suresi 23.ayetide okumak gerek. “Nefsinin arzusunu ilah edineni görmedin mi?’’

Maalesef insan bazen (Maide 6) kargadan ders alacak kadar aciz hale düşüp alçak gönüllü olurken, bazen de (Hucurat 7) “Allah’a ders verecek kadar küstahlaşabiliyor, haddi aşabiliyor.”

O halde ey insan: Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, Malına güvenme bir kıvılcım yeter. “Her kim benim ekmeğim, benim sofram derse, elini onun ekmeğinden, ayağını onun sofrasından çek, kendi bahçende yediğin tere otu, onun kuzu kebabından daha tatlıdır” (SADİ)
Değerli büyüğüm Mehmet Kılavuz Hocama katkısı için teşekkür ediyorum.

Konuyu içselleştirip kendimize bakacak olursak, günlük hayatta farkında olmadan kibre kapılıp benlik yaptığımız o kadar çok davranışımız bulunuyor ki. Bize verilen imkânları kendimizden sanıyoruz. Herhangi bir alanda becerimiz oldu mu, olmayanı küçümsüyoruz. Doğduğumuz anda ki acziyetimizi hatırlayalım, annemize muhtaç haldeyiz. Altımızı temizliyor, bugün adam olduk halen (af edersiniz) tuvaletimizi başkası temizliyor da beğenmiyoruz. O yüce gönüllü, âlemlere rahmet peygamberimiz (SAV) kendi hizmetini kendisi yapıyorken, bizler başkasından hizmet bekleme anlayışındayız. Anlayana diyerek yazıma son veriyorum. Allah’a emanet olunuz.