Amerika başkanları neden ilk kutsamalarını ağlama duvarı önünde yaparlar?

Abone Ol

Amerika devlet başkanlığına aday olanlar ya da seçilenlerin ilk uğradıkları yer Ağlama Duvarı önünde başlarına kipa geçirmek ve yakarıda bulunmak. Dikkatimi çeken bir husus bu. Bunu daha önce Obama’da görmüştük. O zaman da hayretimi dile getiren bir yazı yazmıştım. Bir de soru sormuştum. Obama kimin tanrısına yakarıda bulundu diye. Hıristiyanların mı, Musevilerin mi? Bu yazım üzerine Musevi bir öğretim görevlisi vatandaşımız tepki vermişti. Bizi bağnazlık ve tutuculukla suçlamış Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların Tanrısı aynıdır diye de vurgulamıştı. Bir sonraki yazımızda bir tevafuk eseri Kutsal Kitap’tan Yeremya, Bab 13 önüme gelivermişti. Orada Yahudilerin Tanrısı Rab buyuruyor ki ifadesi ile bir konuyu ele almıştım. Bunu kendi kaynaklarına dayanarak yazmıştım. Hıristiyanlarda inanış; baba, oğul ruhu’l-kudüs üçlemesi var. Tanrı’nın oğlu inanışı ile zaten farklı bir bakış olduğu ortada. İslâm inanışında “âlemlerin Rabbi” vurgusu Kur’an’ın temel vurgusu. Âlemler, çoğuldur. Sadece bu dünyayı değil, bütün kâinatı içerir. Dolayısıyla buna bütün insanlık da dâhildir. Doğal olarak şu soruyu sormak durumunda kalıyoruz. Amerikan başkanları seçilir seçilmez neden ille de Ağlama Duvarı’nda yakarıda bulunurlar? Bu, önemli bir soru.



Amerika-İngiltere-İsrail üçgeni dünyayı çekip çeviriyor. Amerika politikalarına Yahudiler doğrudan müdahil. Üstelik Trump çok yönlü bağlı ve bağımlı durumda. Gelini ve damadı Yahudi. Başkanlığa seçilir seçilmez İsrail ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Suudi Arabistan’ı bir kenara bırakırsak ilk ziyaretini İsrail ile Vatikan’a yapıyor.

Suudi Arabistan tam anlamıyla rehin alındı. Bir yandan terörizmi destekleyen ülke olarak suçluyor, bir yandan da korkunç miktarda silâh satış anlaşması yapıyor, teröre karşı güç birliği öneriyor. Asıl dikkat çeken de şu. İsrail’e varır varmaz İsrail’e Suudi Arabistan, dolayısıyla güven veriyor. Diyesi şudur ki; bu silâhlar size karşı kullanılmayacak. Onların ortak terör hedefleri var. Kendilerine göre “radikal İslâm”. Trump, başkan seçilir seçilmez radikal İslâm’a karşı savaş açacaklarını duyurmuştu zaten. Bunun bir diğer adı: “siyasal İslâm”dır. Müslümanların aktif siyaset yapmalarına izin verilmek istenmiyor. Kendilerine bağlı köle siyasetine ancak izin verebileceklerini ima ediyor. Mısır örneği ortada. Askeri darbeli bir demokrasi tercihi! Aslında demokrasi de umurlarında değil. Müslümanların genleriyle uğraşıyorlar.



Suudi Arabistan kralının Trump’ın kızına ya da gelinine yaptığı bağışa bakılınca kendilerini veya krallıklarını koruma rüşvetinden başka bir şey olmasa gerek.

Ve tabiî asıl konuya dönersek, Ağlama Duvarı önündeki yakarı... Asıl sorulması gereken de bu. Küçücük bir devlet olan İsrail’de ağlama duvarı önündeki yakarı ne anlama geliyor? Sorulması ve üzerinde düşünülmesi gereken asıl soru da bu. Küçük gibi olan bu devletin insanlarının, yani Yahudilerin gücü müdür, yoksa başka bir neden mi? İngiliz, Amerika ve Yahudi birlikteliği elbette büyük bir güç. Ama bu gücün üzerinde daha büyük bir güç var ki, Amerika başkanlarını ayaklarına kadar getiriyor, bağlılık duası yaptırtıyor. Bu aynı zamanda bir teslim oluştur.

Bu gücün karşısında başka güçlerin oluşumuna ve birlikteliklerine izin verilmiyor. Özellikle de Müslümanların uyanışı, birlikte oluşlarının önü kesiliyor. “Siyasal İslâm”, “Radikal İslâm” vurguları daha çok öne çıkıyor. Bununla bağımsız, özgür Müslümanlar değil, köle ve bağımlı Müslümanlar onlar için kıymetlidir. Müslüman kral ve yöneticiler de can korkusu, taht tutkusu ve saltanatları için hiçbir şeyi göze almıyorlar, alamıyorlar. Bütün kaynaklarını, gelirlerini ve varlıklarını peşkeş çekiyorlar. Kaynaklarını mazlum ve mağdur Müslümanlardan yana kullansalar birçok sorun ortadan kalkacak. Şu Afrika yoksullarına yardım edilse büyük bir iş yapılmış olacak.

Not: Aziz dostum ve kardeşim Akif Emre Hakk’ın emrine tabi oldu, rahmetine erdi. Kendisine mağfiret diliyorum. Mekânı cennet olsun, sevenlerine ve yakınlarına sabır diliyorum.