Önceki yazımızda temel bilgi kaynağını vahyin, Allah’ın ayetlerini okuma, düşünme ve uygulama aşamalarından örnekler vererek ona karşı olumlu ve olumsuz yanlarımızı ifade etmiştik. Metot olarak öğrenme aşamalarının tamamını Allah’u Teâlâ’nın Efendimiz Hz. Muhammed (as)’e bildirmesi ve Efendimiz’in 23 yıllık tebliğ sürecinde ortaya koyduğu mücadele ve uygulama ile insanlar arasında hakka dayalı, adil olan yeni bir hayat düzeni ortaya çıkarmasında görürüz.
İslam düzeninin ortaya koyduğu insan fıtratına uygun olan ilke ve kurallarının başında, “barış ve ıslah” gelir. Bakara Suresi 208.ayette “Ey iman edenler! Hep birlikte ve bütün varlığınızla İslâm’ın barış ve huzur iklimine girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin; çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” Yunus suresi 25.ayette “Allah, kullarını her bakımdan emniyet ve esenlik yurduna davet eder ve kimi dilerse onu doğru yola eriştirir.” ifadesi ile Rabbimiz, İslam’ı barış ve esenlik yurdu diye tanımlamıştır.
Bu ayetlerin ortaya koyduğu gerçeğe rağmen son yıllarda sistemli biçimde İslam, savaş dini olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde iletişim araçlarını elinde bulunduran birtakım güçler, lokal bazı olayları genelleştirerek “İslami terör” adı altında İslam’ı savaş dini olarak göstermek için algı operasyonu yapmaya çalışmaktadırlar.
Burada tüm toplumu kapsayacak şekilde düşünürsek hiçbir Müslümanın şuursuz olmaması ve İslam’ı temsil ettiğini bilmesidir. Bu doğrultuda bilinçlenen toplumla dinimizin ilkelerine uygun hareket etmeliyiz. Hiçbir Müslümanın kargaşa çıkarak, bireysel kavgalara girerek, dinini bu şekilde malzeme etmeye hakkı yoktur. Çözüm olarak eğitimin temeline Kur’an ve sünneti koyarak tüm Müslümanları eksiksiz bu konuda eğitmek gerekir. Bugün gelinen noktada Müslümanların maalesef dinini savunacak gerekli bilgi ve donanımı bulunmamaktadır.
Batı medeniyetini üstün olduğu algısını toplum üzerinde hâkim kılmışlardır. Müslümanların bu algıyı kırması için aynı şekilde sistemsel olarak karşılık vermesi, insanlığı İslam dini hakkında kanaat sahibi olabilmeleri için, İslam’ın temel kaynağı olarak Kur’an-ı Kerim ile Peygamberinin hayatını incelemeye, onun bu konulardaki görüşlerine ve uygulamalarına bakmaya büyük önem vermek gerekir. Müslümanların, uluslararası toplumdaki görsel, sözlü ve yazılı medya tarafından İslam ve Müslümanlar hakkında oluşturulan yanlış algı ve imajın düzeltilmesi için aynı iletişim araçlarıyla doğruları ortaya koyarak bunları düzeltmesi gerekmektedir. Bu çalışmada söz konusu suçlamalara İslam’ın temel kaynakları, Hz. Peygamber’in uygulamaları ve İslam âlimlerinin barışa yönelik görüşleriyle cevap verilmeye çalışılmıştır.
Bunları yaparken dinimizin ilkesi olan barış kavramını üzerimizde hissettirmemiz gerekmektedir. Eğitimi kaynağından doğru alan insanımız, menfaat gözetmeksizin merhamet ve şefkati tebliğ aracı yapmak zorundadır. “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) Hadisi şerifinde ifade bulan kardeşlik, sevgi, merhamet ve diğerkâmlığı önce birbirimizle olan münasebetimizde uygulayıp, tebliğ yapacağımız insanlara örnek olarak hissettirmemiz gerekir.
Yüze Rabbimiz verdiği misallerle imanımızı ve yaşantımızı istediği manaya göre şekillendiriyor. Zümer Suresi 29.ayette “Allah şöyle bir misal veriyor: Bir tarafta, karşılıklı rekabet hâlinde birbirleriyle sürekli çekişen kötü huylu ortakların emrinde çalışan bir kişi, diğer tarafta sadece tek bir insanın emri altında bulunan bir başkası: bu iki adamın durumu hiç eşit olabilir mi? Elbette olamaz. O halde, bütün teşekkür ve övgüler yalnızca Allah’a olmalı; kulluk ve ibadet hiçbir ortağı olmayan Allah’a yapılmalıdır. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği anlamaya yanaşmazlar.” Sadece bu ayeti iyi anlamış olsak, yeryüzüne adaleti ve İslam düzenini getirmiş oluruz.
Bu açıklamalardan sonra başlığımızda “algı hatalarımız” derken neyi anlatmaya çalıştığımızı ifade edelim. İnancımızın getirdiği esas ve ilkeleri, şeytana aldanarak duymazlıktan geliyoruz. Anlaşılmayan ve duyurulmayan hiçbir şey yok, anlamamak istiyoruz. Nefsimize göre yaşamak istiyoruz, bu bize daha kolay geliyor. Ahiret inancımız zayıf, acabalarımız var. Burası çok önemli Allah’ın hiç birimize ihtiyacı yok, kurtuluşumuz için bizlerin ona ihtiyacı var. Bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimiz var. O bizi ana babamızdan daha çok seviyor, bize nefes veriyor, rızık veriyor, güç ve irade veriyor. Sadece anlamamızı istiyor, her Müslüman dininin temsilcisidir, güzel yaşayıp dinimizi yine Allah’ın yardımıyla yeryüzüne hâkim kılmamızı istiyor. Tüm insanlığın barış, huzur ve selameti getirme gayreti ile Allah’a emanet olunuz.