ABD’nin Şam Büyükelçisi Tom Barrack ve CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, SDF lideri Mazlum Abdi ile Haseke’de görüştü. Ziyaret, bölgedeki yeni dengeleri şekillendirebilir.

ABD’nin Haseke ziyareti: Yüksek düzeyli diplomatik temas

Suriye’nin kuzeydoğusunda son dönemde artan çatışmaların ardından ABD’den dikkat çeken bir diplomatik hamle geldi.
ABD’nin Şam Büyükelçisi ve eski Trump özel temsilcisi Tom Barrack, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Amiral Brad Cooper ile birlikte Haseke’ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi.

Heyetin ana gündemi, Suriye Demokratik Güçleri (SDF) lideri Mazlum Abdi ile bir araya gelerek 10 Mart Anlaşması’nın uygulanmasını hızlandırmak ve bölgede IŞİD’e karşı mücadeledeki iş birliğini güçlendirmek oldu.

Bu ziyaret, ABD’nin SDF’ye sadece askeri değil, siyasi destek verdiğini bir kez daha ortaya koydu.

SDF’nin siyasi geleceği masada

ABD heyetinin Haseke ziyareti, SDF ile Arap aşiret güçleri arasında Deyrizor, Tişrin ve Rakka hattında yaşanan çatışmaların hemen sonrasında geldi.
Bu gelişme, Washington’ın bölgedeki varlığını ve hedeflerini yeniden tanımladığını gösteriyor.

Ziyaretin temel mesajı, SDF’nin sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda Suriye’nin geleceğinde siyasi bir aktör olarak görülmesi oldu.

Mazlum Abdi’nin sosyal medya açıklamalarına göre, görüşmede şu başlıklar öne çıktı:

ABD’den “siyasi entegrasyon” vurgusu

Mazlum Abdi, görüşme sonrası yaptığı açıklamada “Suriye’de siyasi entegrasyonun desteklenmesi” konusunun gündeme geldiğini belirtti.
Bu ifade, ABD’nin SDF’yi Suriye barış sürecine meşru bir taraf olarak dahil etmek istediğini gösteriyor.

ABD, böylece SDF’nin yalnızca askeri değil, siyasi temsil gücü olan bir yapıya dönüşmesini destekliyor.
Washington yönetimi, bu stratejiyle hem Suriye’nin geleceğinde etkisini artırmak hem de bölgedeki istikrarı kalıcı hale getirmek istiyor.

“Tek ve birleşik Suriye” mesajı

Tom Barrack ve Mazlum Abdi, görüşmede ortak bir mesaj verdi:
Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı, ülke tüm Suriyeliler için birleşik bir yapı olarak kalmalıdır.

Bu vurgu, ABD’nin SDF’ye bağımsızlık değil, otonom bir yönetim modeli üzerinden siyasi meşruiyet kazandırmayı hedeflediğini ortaya koyuyor.

Washington, böylelikle Suriye’de hem Kürt hem Arap unsurların yer aldığı bir federal yapıya zemin hazırlamak istiyor.

Deir ez-Zor’daki çatışmalar sonrası kritik mesaj

Son haftalarda SDF ile Arap aşiretleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalar, bölgede güç dengelerini sarsmıştı.
Bu nedenle ABD’nin ziyareti, çatışmaları yatıştırma ve istikrarı yeniden tesis etme amacı taşıyor.

ABD tarafı, yerel unsurlar arasındaki gerilimin IŞİD’in yeniden güç kazanmasına yol açabileceğinden endişeli.
Bu nedenle, görüşmede yerel yönetimlerin temsil oranlarının artırılması ve etnik gerginliklerin azaltılması konularında uzlaşı sağlandı.

“10 Mart Anlaşması” yeniden gündemde

Ziyaretin en önemli başlıklarından biri, 10 Mart 2024’te imzalanan anlaşmanın uygulanma süreciydi.
Bu anlaşma, SDF kontrolündeki bölgelerde Arap aşiretlerinin daha fazla temsil edilmesini, güvenlik güçlerinde denge sağlanmasını ve yerel özyönetimlerin güçlendirilmesini öngörüyor.

İsrail Gazze filosuna saldırdı! Marinette sessizliğe gömüldü: 9 Türk kayıp
İsrail Gazze filosuna saldırdı! Marinette sessizliğe gömüldü: 9 Türk kayıp
İçeriği Görüntüle

Tom Barrack’ın bu anlaşmanın hızla uygulanmasını istemesi, ABD’nin bölgede siyasi gerilimi azaltmak ve SDF’nin meşruiyetini artırmak istediğini gösteriyor.

Trump’ın “Suriye’ye bir şans verin” planı

Barrack, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada eski ABD Başkanı Donald Trump’ın “Suriye’ye bir şans verin (Give Syria a Chance)” vizyonuna vurgu yaptı.
Bu vizyon, tam çekilme yerine kontrollü bir varlık ve bölgesel istikrarın desteklenmesi stratejisine dayanıyor.

Barrack, “Suriye halkı için kalıcı barışın yolu, iş birliği ve kapsayıcı yönetimden geçiyor” ifadelerini kullandı.

Mazlum Abdi ise bu sözlere destek vererek, “ABD, Suriye halkıyla dürüst ve aktif bir ortaklık yürütüyor” dedi.

CENTCOM’un katılımı: Askeri desteğin devamı

Görüşmede ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Amiral Brad Cooper’ın yer alması da dikkat çekti.
Bu katılım, askeri koordinasyonun ve güvenlik desteğinin süreceği mesajı olarak değerlendirildi.

CENTCOM, Suriye’nin doğusunda yer alan üslerde IŞİD karşıtı operasyonların ana koordinasyonunu yürütüyor.
Cooper’ın ziyareti, ABD’nin bölgede askeri varlığını sürdürme niyetinin açık bir göstergesi oldu.

Türkiye’nin güvenlik endişeleri yeniden gündemde

ABD’nin SDF ile temaslarını artırması, Ankara’da da yakından izleniyor.
Türkiye, SDF’nin omurgasını oluşturan YPG’nin PKK ile bağlantılı olduğunu savunarak bu temaslara tepki gösteriyor.

Uzmanlara göre, Washington’ın bu ziyareti Türkiye ile yeni bir diplomatik gerilim yaratabilir.
Ancak ABD tarafı, bu temasların “terörle mücadele iş birliği çerçevesinde” olduğunu ve Türkiye’nin güvenlik endişelerini göz ardı etmediklerini belirtiyor.

SDF’nin siyasi geleceği nasıl şekillenecek?

Uzmanlar, ABD’nin SDF’ye verdiği desteğin uzun vadede Suriye’nin yeniden yapılanmasında yeni bir siyasi denklem oluşturacağını düşünüyor.
ABD, SDF’yi hem IŞİD sonrası güvenliğin garantörü, hem de Suriye’nin geleceğinde federal çözümün temeli olarak görüyor.

Mazlum Abdi’nin de sık sık “Suriye’nin demokratik birliğini savunuyoruz” ifadelerini kullanması, bu yaklaşımı doğruluyor.

Bölgesel yansımalar: İran ve Rusya faktörü

ABD’nin bu ziyareti yalnızca Suriye’de değil, Tahran ve Moskova’da da yankı buldu.
Rusya, SDF’ye verilen siyasi desteği “ülkenin iç işlerine müdahale” olarak yorumlarken, İran yanlısı medya organları bu adımı “Amerikan nüfuzunu genişletme hamlesi” olarak niteledi.

Bölge uzmanları, ABD’nin bu hamleyle hem Rusya hem İran’ın etkisini dengelemeyi amaçladığını belirtiyor.

ABD’nin Suriye stratejisi yeniden şekilleniyor

Haseke’deki zirve, ABD’nin Suriye politikasında yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Washington artık sadece askeri değil, siyasi bir aktör olarak sahada varlığını sürdürüyor.

Bu ziyaret, ABD’nin SDF’ye yönelik desteğini sadece terörle mücadele değil, bölgesel istikrar ve demokratik dönüşüm perspektifiyle sürdürdüğünü kanıtlıyor.

Ancak bu durum, Türkiye’nin güvenlik kaygıları ve Şam yönetiminin egemenlik iddiaları açısından yeni bir diplomatik tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Önümüzdeki dönemde gözler, ABD’nin SDF’yi siyasi sürece nasıl entegre edeceğine ve Türkiye’nin buna nasıl karşılık vereceğine çevrilecek.

Kaynak: Yeni Devir